Cumhuriyet, 20 Aralık 1998
Olay daha yeni sayılabilir... Süleyman Demirel'in ziyareti sırasında geçiyor.
Cumhurbaşkanlığı sarayındaki törende Türkiye Cumhurbaşkanı konuşmaktadır. Konuşma metninin çevirisi önceden hazır bulunanlara dağıtılmıştır. Konuşmada, ******'ten sonra Burgiba'nın da laikliği Tunus'a kazandırdığı vurgulanmaktadır.
Ve konuşmanın tam bu yerinde, Suudi büyükelçisinin, elindeki Arapça çeviri metnini buruşturduğu görülür.
Olay, Başkan Ben Ali'ye iletilir.
Suudi Arabistan büyükelçisi, Başkan'ın isteği üzerine hemen ülkesine geri gönderilir...
* * *
Tunus, özellikle Türkiye açısından ilginç ve önemli bir ülke.
Kişi başına düşen yıllık ulusal geliri 2 bin dolar dolayında olan bir Arap ülkesi. Ama Türkiye'den çok daha huzurlu, sağlıklı ve barışçı bir toplumsal yapıya sahip.
Sokaklarda bağırarak konuşalar, kavga edenler, sinirli sinili korna çalanlar yok... Sarıklı çember sakallılar, çarşaflılar, hatta "türban"lılar yok... Dilenci yok... Pazar günü bile, evinden tıraş olmadan çıkan yok.
Cezayir'in yanı başında, ama köktendinci bir tehlike yok.
Kadının özgürleşmesi, toplumda çağdaş bir yer kazanması var. Kadın trafik polisleri, kadın şoförler var...
On yıl kadar önce, sokakta kısa etekli kadınlara kezzap atanlar olmuş. Yönetim gecikmeden sert bir tepki vermiş. Artık benzer olaylara rastlanmıyor.
Camilerin köktendincilik yuvaları olmasına izin verilmiyor. Camiler kapılarını namaz saatinde açıp, namaz bitiminde hemen kapatılıyor.
* * *
Tunus, Müslüman bir Arap ülkesi... Ama komşusu Cezayir'den çok farklı.
Tunus, Kemalist modelden esinlenmiş... Ama Türkiye'den daha huzurlu.
Niçin?
Bunun üç temel nedeni var?
Tunus, kendi koşullarına uygun bir laiklik anlayışını yaşama geçirmiş ve ödün vermemiş... Göz kamaştırıcı bir zanginlikle yoksulluğu yan yana barındıran bir aymazlığa kapı açmamış... Ve de - Burgiba'dan beri - her yıl bütçesinin tam yüzde 20'sini eğitime ayırmış...
Türkiye'de yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı yüzde 26... Tunus'ta ise sadece yüzde 6.
Tunus'ta erkeklerin yüzde 98'i okuma - yazma biliyor... Ve kitlelerin bir kesimi çağdaş bir eğitim görürken; bir başka kesimin, bir din devletinin gereklerine göre yetişmesi söz konusu değil.
Laiklik... Toplumsal adalet... Çağdaş ve yaygın bir eğitim...
İşte Tunus'un Kemalistlerinin başarı sırrı!
* * *
Geçenlerde, bir Arap ülkesinde ilk kez bir Arap - Türk yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdi. Çeşitli ülkelerden gelen Arap ve Türk bilim adamları, ilk kez Kemalizmi tartıştılar.
Cumhuriyet'in 75. yılı nedeniyle 80'i aşkın ülkede, ****** ve Kemalizm üzerine etkinlikler sergilendi. Bunların içinde, belki de en anlamlı olanı Tunus'takiydi. Toplantıyı Temimi Vakfı düzenlemiş, bizim dışişlerimiz de destek vermişti.
Tunus sadece kendi Kemalistleri de etkili olduğu için yerinde bir seçim değil... Aynı zamanda, halkının Türkiye'ye ve Türklere bakışı açısından da en uygun seçim.
Tunusluların Osmanlı döneminden dolayı eziklikleri yok, gururları var. Bir dünya imparatorluğunun, üç yüzyıl boyunca bir parçası olmaktan dolayı gururlular. Onlar için Osmanlı bir istilacı değil, bir kurtarıcı.
Sokakta Türk olduğunuzu anlayanların yüzünde hemen bir tebessüm beliriyor:
- Siz Kemal'in ülkesindensiniz!
Türkiye, Tunus'a özel bir önem vermeli. Kentin en merkezi yerinde şimdi boş duran eski elçilik binasını donatıp, büyük bir Türk Kültür Merkezi yapmalı. Dil kursları, seminerler, film gösterileri düzenlenmeli.
Ve Tunus, Türkiye'nin Arap ülkelerine, Afrika ülkelerine açılan kapısı olmalı!
* * *
Evet, Tunus'un da kendi Kemalistleri var. Etkin ve etkili...
Ama diğer Arap ülkelerinin, hatta tüm diğer geri kalmış ülkelerin de kendi Kemalistlerinin olmaması için hiçbir neden yok.
Çünkü geri kalmışlıktan kurtulmak isteyenler için seçenek çok fazla değil.
A.Taner Kışlalı