Önceki gün , Ankara’ da İş Bankası sergi salonunda İnönü’nün fotoğraflarından oluşan sergiyi geziyoruz.Sergide İnönü’nün çeşitli tarihlerde çekilmiş fotoğraflarına bakarken , sanki bir zaman dilimi içinde yaşayıp gidiyoruz..
İşte Kolağası Mustafa İsmet , işte Enver Paşa ‘nın karagahında Binbaşı İsmet , işte Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet, işte M.Kemal’in hemen yanıbaşında İsmet Paşa , Lozan’ da Türk Delegasyonu , işte Başvekil İsmet , işte ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü , işte Muhalefet Partisilideri İsmet İnönü , işte 60 ‘lı yılların devletçiliği , laikliği ,savunan Cumhuriyetimizin kurucusu İsmet Paşa ...
O’nun için “ son Osmanlı Paşası” diyenler çok yanılırlar.İsmet İnönü “ son Osmanlı Paşası” değil , Osmanlı devletini yıkıp yerine bir cumhuriyet kuran kuşağın ilk generallerindendir.Önce bağımsız bir devlet kurmak , sonra da çağdaş atılımlarla toplumun yaşam düzeyini yükseltmek , kurtuluş savaşı önderlerinin tutkusuydu.İnönü , siyaset yaşamına , Edirne’ de İttihat ve Terraki örgütüne girerek atılmıştı.31 Mart gerici ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu’ nda , öteki İttihatçı subaylarla birlikte görev alan İnönü , ölümüne kadar din sömürüsüne karşı savaşmış , ****** ile birlikte liklik ilkesini Cumhuriyet ‘ in temellerine yerleştirmiştir.
Bugün İsmet İnönü ‘yü anarken O’nun yaşam boyu savunduğu laiklik ilkesinin ne durumda olduğunu da sormak zorundayız .Sormazsak , anısına büyük saygısızlık yapmış oluruz .Çünkü , İnönü gibi büyük adamların sergileri , yalnızca fotoğraflarının duvarlara asılmasıyla değil , bağlı bulunduğu , savunduğu düşünce , inanç ve ilkelerin yaşatılması ile açılmış ve yaşatılmış olur.
Bugün İsmet Paşa’nın fotoğrafları duvarlarda , yaşamı boyunca savunduğu laiklik ilkesi de ayaklar altındadır...
İnönü tıpkı öteki ittihatçılar gibi “istibdat” adını verdikleri baskıcı rejimi yıkmak ve “devleti kurtarmak” için ola çıkmıştı.İnönü ‘yü M.Kemal ile birlikte Ulusal Kurtuluş Savaşı’na taşıyan bilinç , taşkın yurtseverlik duygularından kaynaklanmaktaydı.Bu duygu ve bilinç , Harekat Ordusu ile noktalanmadı ; baskıcı yönetime karşı savaşmak 31 Mart gerici isyanını bastırmak , daha sonra emperyalizmin saldırısına uğrayan toprakları kurtarmak , bu uğurda halifenin idam fermanını boynunda taşıyarak ulusal direnişi örgütlemek ve bütün savaşların sonunda bağımsız , laik , ulusçu ,halkçı , devletçi ve devrimci bir Cumhuriyet kurmak...
“Osmanlı paşası” ile “****** generali” olmanın ayırt edici özellikler işte bunlardır.İnönü’nün devletin temeline yerleştirmeye çalıştığı ilkelerden biri laiklik , öteki de devletçilikti ...”Geçen on senede hissi selim ile temiz vatanseverlik , iktisadi hayatta devletçilik sistemini bize kendiliğinden yerleştirdi” diyor 1933 yılında Kadro dergisine yazdığı başyazıda .
Okuyalım ; diyor ki:
- Türlü krizlerden dolayı en serbest nice müesseseleri , senelerden beri sert fırtınalara karşı tutunduran devlettir.Ticaret gibi en serbest sahada , dar vaziyete düşen tüccarları (mesela tütün tüccarlarını) korumak için , hükümet geçen senelerde hususi tedbirler almıştır.İnhisarlar , her sene hasat zamanında piyasaya müdahale ederler.Ve bir sene “devlet inhisarı” ve devletçilik aleyhine hayaller kuran nice müteşebbisler görmüşümdür ki , mevsiminde inhisarların piyasaya müdahale etmesi için bütün idraklerini seferber ederler...”(Kadro , Aylık Fikir Mecmuası, sayı 22 ,s:5
******’ün kendi elleriyle yerleştirdiği , İnönü ‘nün bütün yaşamı boyunca üzerine titrediği “ devletçilik” bugün ne durumdadır ? İnönü’yü anarken bu soruyu sormak gerekir.
İnönü’nün ölümünden bu yana laiklik büyük yaralar almıştır., devletçilik neredeyse suç sayılmaktadır.Halkçılık ve Ulusçuluk çoktan unutulmuştur ; “devrimcilik” ise “inkılap”sözcüğü ile değiştirilerek sözlüklerden bile çıkarılıp atılmıştır.
İnönü “ Son Osmanlı Paşası “ değil Ulusal Kurtuluş Savaşı ve ****** devrimleri sürecinin örnek alınması gereken bir Cumhuriyet generaliydi.Bu nitelikleri ile “ devlet adamı “ olarak adını tarihe altın harflerle yazmıştı.Ulusal kurtuluş bilinci , devletçi, halkçı, ulusçu ve devrimci bir devlet ve demokrasi anlayışı , İnönü’nün kişiliği ile bütünleşmiş inanç ve ilkelerdi.Bu inanç ve ilkelerin , bugün ne ölçüde yaşatıldığını sormak sorma İnönü ‘ ye saygının gereğidir.
Sergiyi gezerken , İsmet Paşa’nın ses bandından verilen konuşmalarını da duyuyorduk.Ancak salondaki uğultudan İnönü’nün sözlerini anlayamıyorduk.
Sergide “ acaba “ diyordum , İnönü bugün sağ olup da şu olup bitenleri görse ne derdi? Laiklik ilkesinin ne hallere düşürüldüğünü görünce kimbilir nasıl öfkelenirdi.Devletçilik ilkesinin yok edilmesi için yapılanları görünce neler söylerdi !ABD Temsilciler Meclisi’nim Ermenilerle ilgili kararını duyunca kimbilir nasıl kükrerdi!
- Yeni bir dünya kurulur , Türkiye de bu dünyada yerini bulur...
****** ve O’nun en yakın silah ve inanç arkadaşı İnönü’yü ger geçen gün daha çok artan saygılarla anıyor ; Cumhuriyet tarihi içindeki seçkin yerini ve doldurulmaz boşluğunu bugün çok daha iyi anlıyoruz.
(Cumhuriyet 26 Eylül 1984)
Uğur Mumcu