Boşuna çabalar
Hiçbir şey önceki gibi olamaz. Kırılan kalbin onarımı, sarsılan güvenin yenilenmesi, yıkılan değerlerin ve ilkelerin yapımı başlangıçtaki durumu geri getiremez. Son günlerde toplumun değişik kanılarını ve yargılarını alt-üst eden olumsuz, gereksiz, sakıncalı davranışlar kimi gereksiz öneriler gibi gereksiz girişim ve çabalarla karşılanmak ve istenmeyen sonuçları önlenmek, giderilmek isteniyor. Amaç-niyet iyi de olsa sonuçları kuşkulu ve tartışılır bu tutumlar ilgililerin yapıları, kökleri, karakterleri ve amaçlarıyla koşullanmışlıkları yüzünden boşuna çabalardır. Eski dille “nafile gayret”tir.
Örneğin Başbakanın Diyarbakır’a yaptığı iktidar çıkarması, vergi indirimi, prim-ceza affı, kredi desteği, belediye borçlarını silme vd. yaklaşımlar yaklaşan yerel seçimler açılımıdır. İçtenlikten yoksundur.
YÖK’ün üniversitelere kontenjan artırması, ilâhiyat fakültelerine ayrıcalık tanıması siyasal yandaşlığın sonucudur.
Eğemedikleri insanları ezmek için yalanlarla dolu karalamalara “rapor” adı verip “MİT belgesi” olarak yazılmasına neden olan karanlık ve karışık kişilerin oyunları kimseyi kandırmamaktadır.
Kapatma dâvasında sorumlu gösterilmesi nedeniyle “taraf” durumunda olan Cumhurbaşkanının gerilimi azaltmak için devreye girmesi de böyle boşuna bir çabadır. Yargıtay, Danıştay, Barolar Birliği çocuk kulupleri mi ki haklı eleştiri ve önerilerini Cumhurbaşkanı’nın öğüt verircesine gereksiz sözlerle başlattığı bir tür arabuluculuğuyla geri alacaklar? Ya da ödün vererek geri çekilecekler? Yanlılığı bilinen Sayıştay Başkanıyla görüşmek neye yarayacak? İktidar sakıncalı tutumundan vazgeçme belirtileri vermedikçe ve vazgeçmedikçe, Cumhurbaşkanı onları etkileyebilecek mi? Cumhurbaşkanı onlardan biri değil mi?
Yine örneğin, DTP Van İl Kongresi’nin İstiklâl Marşı yerine Kuzey Irak kürt yönetiminin milli marşı olan “Ey Rakip” marşıyla açılması ihanetinden dönmesi olanaklı mı? Başbakanın çağrısına katılmayan Diyarbakır Belediye Başkanının tutumu ile DTP Grup Başkanlığı’na Emine Ayna’nın getirilmesi nelere yöneliktir ve neler amaçlanmaktadır? Ayrı bir kürt devleti kurmak için her gün bir adım daha atanları yatırımlarla yollarından döndürmek kolay mıdır? Yapılması gereken başka şeyler yok mudur? Kürtçü ve şeriatçı açılımlara iktidarın anlamsız hoşgörüsü ne içindir? Hukuk dışı söylem ve eylemlere, anarşinin ve terörün her türüne karşı bir yurttaş olarak boşuna zaman yitirildiği kanımı yineliyorum. Kendi kafalarındaki amaca ulaşmak için her yolu geçerli sayıp takiyye ile, mehter yürüyüşüyle, şaşaalı toplantı ve çıkarmalarla, siyasal ve sayısal çoğunluğu kullanarak hukuk ve yasalarla oynayanlarla hiçbir yere varılamaz. Halkı kandırıp oyalamakla bir şey elde edilemez. Başarı sayılan geçici durumlar yarın gerçek niteliğiyle ortaya çıkarılır ve sorumlularından hesap sorulur. Yargıya saldırarak, yargı gücünü de ele geçirerek, yasama ve yürütme ağırlığını yeterli bulmayan doyumsuzluk tehlikeleri çağrıştırır.
Kötü örnekler
Yargı bağımsızlığına, hukukun öncelik ve üstünlüğüne yönelik söylem ve eylemler tam bir skandaldır. Anlamsız içki yasakları ve çirkin uygulamaları, sıkmabaş yaygınlığı, medya kapatmaları (el koymaları), yargıya not vermeye kalkışan kendini bilmezler, densizler, “yargıda ideoloji sorunu olduğu”nu yazan eski hükümlüler, yargı bildirilerini karalamak için bahane arayan erken bunamışlar, milletvekili ya da bakan olmak için kişilik değiştiren dönekler, iktidar dalkavukluğuna soyunan çıkarcılarla göstericiler, üniversitelere çöreklenen kimi “tuhaf”lar, bozukluklarını ******’ün Büyük Söylevi’ni karalamaya kadar genişleten Türkiye karşıtları, Osmanlı özlemi ve övgüsüne girişerek kurtuluşu ve kuruluşu aşağılayan ahlâk düşkünleri, sarsak ve ahmaklar...
“PKK bizim sigortamız” savlı uçukluklar. Öğrenci kızlarımızın 19 Mayıs Şenliklerinde sergiledikleri gösterinin doğal giysilerine takılan gericiler.. Ağzından çıkanı kulağı işitmeyen sözde siyasetçiler.. Daha neler neler… Bilimsel sanları nedeniyle “adam” sanılan kimi yalancılar, karıştırıcılar, sarsaklar…
Başbakanın niyeti bozuk. Sık sık yinelediği “Hedefimize ulaşmayı kimse engelleyemez” diyerek açıkladığı hukuk tanımazlığa dil bozukluğu da eklendi. Emekliler için kullandığı “Tedavülden kalkmış” sözüyle yansıttığı değerbilmezlik ve saygısızlık kendi düzeylerinin göstergesi. Köhnelik, eskilik, yaş ve emeklilik değil düşünce ve duygu durumunda aranmalıdır.
Yine kitap
Türk Hukuk Kurumu, ****** döneminin tanınmış Adalet Başkanı ve Türk Devrim Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Esat Bozkurt’un 1918’de İsviçre Tribourg Üniversitesi’nden “Cun Lauda” derecesiyle “Hukuk Doktoru” unvanını aldığı “Osmanlı Kapitülâsyonları Rejimi Üzerine” konulu doktora tezini Fransızca’dan Türkçe’ye çevirterek yayımlamıştır. Tarih olgularının ve ilgili belgelerin ışığında kapitülâsyonların başta hukukî özellikleri olmak üzere değişik yönlerini inceleyen günümüzün kimi hukuksal-siyasal sorunlarının kaynağına ilişkin bilgiler vermektedir. Önsözünü yazdığım kitabı hukukçularımıza ve konuyla ilgili tüm yurttaşlarımıza salık vererek, Türk Hukuk Kurumu yöneticilerine teşekkür ediyor, bu yararlı katkıları için kutluyorum.
Aynı ayıp
Geçmişte de örnekleri bulunan dinleme skandalları birbirine ekleniyor. Söylenecek çok söz var.
Yekta Güngör Özden