SIRA TÜRK ORDUSUNA GELDİ!

SIRA TÜRK ORDUSUNA GELDİ!

Vural Savaş

Kara Harp Okulu Komutanlığı, 25 Şubatta Ankara’daki yabancı misyon temsilcikleri için bir tanıtım programı düzenledi. Programa 61 ülkeden büyükelçiler, büyükelçilik müsteşarları ve askeri ataşeler katıldı.

Okul Komutanı Tümgeneral Hulusi Akar, Harp Okulunda gerçekleştirilen değişikliklere ve ilerlemelere örnek verirken, AB eğitim programlarından Sokrates’e başvurduklarını ve kabul edildiklerini ifade etti.

Akar, “Kara Harp Okulu AB Sokrates programı çerçevesinde her yıl binlerce öğrenciye ve öğretim görevlisine eğitim ve öğretim faaliyetlerinin bir kısmını yurtdışında geçirmeye yarayan Erasmus programıyla ilgili müracaatlarını yaptı. KHO’nun AB programına ve yazılımına kabulü gerçekleşti. Artık bu yönde daha çok çalışmak zorundayız” dedi.

Erasmus programı, “Avrupa çapında tematik ağların finansmanı”nı sağlıyor.

“Avrupa çapında tematik ağlar” ın ne olacağına ise AB Komisyonu karar veriyor:

Sokrates programının amaçlarından biri “genel kültür ve eğitimin bütün alanlarına Avrupa boyutu kazandırmak” olarak açıklanıyor.

Erasmus programı ise Sokrates programının altında yer alan sekiz alt programından biri ve sadece yükseköğretim alanını kapsıyor.

Arslan Bulut haklı olarak soruyor (Yeniçağ gazetesi 5 Şubat 2005)

Fransız parlamenter Jacgues Toubon Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlemento Komisyonu toplantısında, “Türkiye’nin AB’ye üye olabilmek için Ermeni soykırımını tanıması ve Sevr Antlaşması’nı kabul etmesini” talep etmişti! Aynı talebi, yıllar önce Almanya Başbakanı Helmut Schmidt de gündeme getirmişti!

Türkiye, subay çıkacak gençlerini, öğrenci değişim programıyla bu Avrupa’ya mı emanet edecek?

Subay olacak Türk gencinin öğrenci değişim programları ile Avrupalı gibi yetişmesini sağlamak kimin işine yarayacak ? Erasmus’un Kara Harp Okulu’nda ne işi var?

****** ihtilali bunun için mi yapıldı?

6 Şubat 2005 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir haber daha dehşet verici… Bu habere de bir göz atalım:

Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları, Türkiye’nin kara, deniz ve hava sınırlarını AB normlarına uygun hale getirmek için Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet Genel Müdürlüğü çalışmaları hızlandırdı. Dördüncüsü yapılan toplantıda, kara ve deniz sınır güvenliğinin askerden alınarak İçişleri Bakanlığı’na bağlanması ve bu kapsamda bakanlık bünyesinde AB Normlarına uygun 70 bin kişilik “Sınır Muhafız Teşkilatı” kurulması benimsendi.

Türkiye sınır güvenliğini AB normlarına uygun hale getirmede Fransa modelini örnek alacak, Sınır Muhafız Teşkilatı, Emniyet, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma ve Sahil Güvenlik’ten seçilecek elemanlarla kurulacak ve teşkilat doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlı olacak.

Bu girişimlerin Kemalizmin tasfiyesi, Türk ordusunu iç ve dış düşmanlara karşı güvenliğimizi sağlamada etkisiz hale getirmek için yapıldığını anlamamak için akıl ve bilinç yoksunu olmak gerekir diye düşünüyorum.

Yazımın bu noktasında, ilk defa “Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk (Şubat 2004)” dergisinde yayımlanan, Atilla İlhan’ın 30 Ağustos 2004 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yeniden değindiği Avukat Nevzat Erdemir’in söylediklerine değinmek istiyorum.

Acı da olsa şu gerçeğin altını çizmekte yarar var. Günümüzde TSK’nın başı olan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kıbrıs sorunu konusunda sessiz kalmış; Kofi Anan Planı konusunda, yetkinin, siyasal iktidarda olduğunu ifade etmiş; yine bu zat, Irak’ın ABD ve müttefikleri tarafından işgalinin öncesinde, yani 2003 yılı Mart ayında, seksen bin Amerikan askerinin Türkiye’ye konuşlanmasında, siyasal iktidar gibi düşündüğü konusunda demeç vermiştir.

…Türkiye’nin en önemli sorunu, her bakımdan teslimiyet politikası izleyen AKP iktidarı değildi. AKP’nin ne yapacağı daha iktidar olmadan belli idi. Türkiye’nin en önemli sorunu, ulusal sorunlarda sessiz kalan ve teslimiyet siyasetine onay veren anayasal kurumlardır. Özellikle ABD işgal güçlerinin, ülkemize konuşlanmasına olur ve onay veren, Cumhurbaşkanının uyarısına kulak tıkayan, Kıbrıs’ta Anan Planı’na dolaylı biçimde evet diyen, 12 Türk askesinin başına çuval geçirilmesine yanıt ve yeterli tepki vermeyen, anayasanın 118/3.maddesini gözardı eden MGK’üyesi Org.Hilmi Özkök’ün; yerine, ulusal güvenliğimizi sağlayacak ve ulusal onurumuzu koruyacak dirayetli bir komutana terk etmesi gerekir. Milli Güvenlik Kurulu’nun yabancılara toprak satışı ve diğer ulusal konularda yeni bir durum değerlendirmesi yapması, bu gidişe mutlaka dur demesi gerekir…

…Türkiye’nin ulusal güvenliği ve esenliği, mazlum ulusların yanında, “bölge eksenli” yeni bir savunma ve güvenlik politikası izlemesini gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Bu anlamda, Irak’ta işgal güçlerine karşı direnen mazlum Irak halkı ile, emparyalist tehdidi altındaki İran ve Suriye halkının çıkarları ile, “dost kuşatması” altındaki Türkiye’nin çıkarları örtüşmektedir. Yakın tarihimiz, emparyalist politikalara alet olmanın verdiği derslerle doludur.

Ne mutlu tarihten ders ve ibret alana!..

Son gelişmeleri de gördükten sonra, Av.Nevzat Erdemir’e hak vermeyecek sivil veya asker tek vatansever insan çıkacak mı bilemiyorum.