Taşnak subayı: Türkleri kuyuların içine atıp kayalarla ezdim
Taşnak yayınları, cephede ve cephe gerisinde anarşi çıkardıklarını ve Rus ordularının vurucu gücü olarak savaştıklarını itiraf eden belgelerle doludur. Taşnaksutyun'un yayın organı Orizon gazetesi, 1912 yılı 196. sayısında şöyle yazıyor:
'Türk devlet yetkilileri ve iktidar sahipleri bilsinler ki, ne bir Türkün ne de bir devletin bundan böyle herhangi bir Ermeni için hiçbir değeri yoktur. Varlıklarını korumak için başka yollar düşünsünler.'
Yine Orizon'un 31.10.1914 tarihli 243.sayısında Ermeniler savaşta aktif olarak yer almaya çağrılırken, Çarlık Rusya'sının zaferinin Ermenilerin de zaferi olacağı belirtilmektedir.
...1938 yılında SSCB Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü'nün yayın organı İstroriçeskie Zapiski dergisinin 2. sayısında yayımladığı Taşnak raporu ise, tüyler ürperticidir. Taşnak subayı, 1920 yılında Beyazıt-Vaaram bölgesinden yazdığı raporunda yapılan uygulamaları övüne övüne hikâye etmektedir:
'Basar-Geçar'daki Türk nüfusu ayırt etmeden imha ettim. Bazen kurşunlara yazık olmasın dersin ya. Bu köpeklere karşı en etkili yol, çarpışmadan sonra sağ kalanları toplayıp kuyuların içine tıkmak ve bir daha dünyada bulunmamaları için yukarıdan ağır kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptım. Bütün erkekleri, kadınları ve çocukları topladım, benim tarafımdan atıldıkları kuyuların içinde kayalarla ezerek hepsinin hayatına son verdim.'
MÜSLÜMAN KÖYLERİNDE YAĞMA
Taşnak birlikleri, bastıkları Müslüman köylerinde ortaçağdan kalan işkence yöntemleri uyguladılar ve yağma yaptılar. Ermeni devletinin içinde bulunduğu parasal krizi bu şekilde aşmaya çalıştılar. Bir Taşnak yetkilisinin Taşnak Hükümeti'nin başı A. Ogancanyan'a yazdığı 21.06.1920 tarihli mektupta, Ermeni yöneticileri Ermeni devletinin eline geçecek zenginliklerin, Ermeniler tarafından yağmalanmasından yakınılmaktadır:
'Zangi-Bassar tarafımızdan işgal edildi. Bu ülke öyle zengin ki, bizim borçlarımızı birkaç defa kapatacak durumda. İki gündür burada görülmemiş bir yağma gerçekleşti. Buğdayları, arpaları, pirinçleri, semaverleri, halıları, paraları ve altınları topladılar. Maliye Bakanlığı, iki görevlisini yanlarında örgütlü bir güç olmadan buraya ancak dün gönderebildi. Devasa bir zenginlik ellerimizden gidiyor.''
MUSTAFA KEMAL VE TEHCİR
Olan biteni çok yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit'in, tehcir (zorunlu göç) konusunda yönelttiği soruya, yazılı olarak şu cevabı vermişti:
"Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında, Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:
Rus ordusu 1915'te bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada, o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için, kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerilerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.
Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan bilistifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı.
İngiltere'nin, sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda'ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkârı, Ermeni ahalinin tehciri hususuna almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.
Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı (******'ün Milli Dış Politikası, Kültür Bakanlığı Yayını, s.572)."
Mustafa Kemal Paşa, 04.09.1919 günü Sivas Kongresi'ni açarken yaptığı konuşmada da Ermeni sorununa parmak basarak şöyle demişti:
"...Doğuda Ermeniler, Kızılırmak'a kadar genişleme hazırlıklarına ve şimdiden sınırlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı... Doğuda son harbin her türlü sıkıntı ve acılarını görmüş ve bilhassa Ermenilerin vahşet ve zulümlerine sahne olmuş yaslı sınır vilayetlerimiz, milli namus ve bağımsızlığı kurtarmak maksadı ile Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyetleri kurdular..."
Vural Savas