Bilgi ve Tartışma Platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Vatan




Mesaj Sayısı : 135
Kayıt tarihi : 07/06/08

Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi? Empty
MesajKonu: Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi?   Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi? EmptyC.tesi Haz. 07, 2008 11:58 am

Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi?


Cumhurbaşkanı adayı olarak ismi ortaya atıldığından beri, ne kadar "sahibinin sesi" politikacı, yazar, sözde bilim adamı ve televizyonlara yorumcu(!) olarak çıkarılan kişi varsa; Abdullah Gül'ün "ılımlı, demokrat, Anayasamızın hem laiklik hem de ülke bütünlüğüne sözde de özde de bağlı, tecrübeli başka ülkelerin devlet adamlarının saygınlığını kazanmış, yaşanması kaçınılmaz gerginlikleri yumuşatabilecek, ekonomideki iyiye gidişin devamına en güzel katkıları yapabilecek, tüm kurumlarla uyum içinde çalışabilecek bir kişi olacağı yolunda yoğun bir propaganda faaliyetine giriştiler.
Abdullah Gül'ün gerçek kişiliğini ve özellikle emperyalist devletlerin desteğinin neden onun üzerinde yoğunlaştığını açıklığa kavuşturmanın sanıyorum ki tam zamanıdır.
İşte bu konudaki belge, bilgi ve yorumlardan bazıları:
1.Abdullah Gül, Kayseri Lisesi'ni bitirdiği yıl iki arkadaşıyla 3 Temmuz 1969'da hayranı olduğu, sağın "idolü" Necip Fazıl Kısakürek'e yazdığı ve "İslam davasının zerre tavizsiz müdafii üstadımıza İslam davasının agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri Büyük Doğu Gençliği'nin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arz eder, hangi şartlar altında olursa olsun hal neyi icap ettirirse ettirsin yüzde yüz emrinizde olduğumuzu bildirir hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış elbet bizimdir" ifadelerine yer verdiği mektup, siyasi yaklaşımına yön veren yaklaşımlarını özetliyordu.(Cumhuriyet Gazetesi 25.04.2007)
2.12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası.80'li yılların ilk yarısı. Askeri yönetimin esip, savurduğu bir dönem. O tarihte, doğal olarak, hiç kimsenin dikkatini çekmeyen ilginç beraberlikler, bugünün tarihini yazmaya uzanıyor.
Dönemin Kocaeli Valisi Vecdi Gönül, bugünkü Milli Savunma Bakanı ve bir ara Cumhurbaşkanlığı adaylarının favori isimlerinden.
Dönemin SEKA Genel Müdür Yardımcısı Kemal Unakıtan, bugünkü Maliye Bakanı. Unakıtan bir süre sonra, SEKA'daki görevinden istifa ediyor, İstanbul'a geliyor.
Tayyip Erdoğan, Unakıtan'ın mali müşavirlik bürosunda, onunla birlikte çalışıyor. "Kemal Ağabey" raconu buradan geliyor.

ÜÇGENDEKİ TANIDIK

Aynı dönemde, Erdoğan, Unakıtan, Gönül üçgeninde, kenarda duran tanıdık biri daha var. Onlarla siyasal alış verişte bulunan Abdullah Gül.
Gül, o günlerde Sakarya Meslek Okulu'nda okutman. Ders veriyor. Günün birinde, gözaltına alınıyor, öğrencilere din propagandası gerekçesiyle.
İzmit'te 15. Kolordu Tutuk Evi'nde bir hafta kalıyor. Sonra, yargılanmak üzere, İstanbul 1. Ordu'ya gönderiliyor.
Askeri yönetimin Başbakan Yardımcısı Turgut Özal. Askerlere rağmen, ekonomide tek söz sahibi o. 24 Ocak ekonomik kararlarının mimarı. 24 Ocak kararları her ne kadar, Demirel Hükümeti'nin imzasını taşıyorsa da, orada tartışmasız tek isim Özal.
Askeri yönetim, 24 Ocak kararlarını uygulamaya devam kararını verince Generaller Özal'ı Başbakan Yardımcılığına getiriyor. Özal, aynı ekonomik programı yürütmekle görevli. Onun İMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerinde tek bir gölge yok. Türkiye o sırada bu iki kuruma, dolayısıyla, Özal'a muhtaç.

ASKERLERE RİCA

Arkasındaki bu güçle, Özal, Abdullah Gül için devreye giriyor. Gül, Özal'ın askeri yönetime ricasıyla serbest bırakılıyor. Sonra, İslam Kalkınma Bankası'na gidiyor.
Özal'ın devreye girerek serbest kalmasını sağlaması, Gül' ün siyasal yaşamında önemli dönemeçlerden biri. Türkiye'den uzak kalıyor. Bazen uzak kalmak, yeni hazırlıkların habercisi.
Bugün yaşananların hiçbiri tesadüf değil. Bugünkü birlikteliklerin hiç biri bugüne ait değil. Bu ilişkilerin tarihi geçmişi ve dayanışması var.
Özal o sırada patron. Erdoğan ile Gül çırak. Türkiye bugün, o günkü çırakların hegemonyasını yaşıyor. Ama, onlara yolu açan Özal. Eski milli görüş ekibinden.
Daha öğrenci iken, daha milli görüşün gençlik kollarında iken sokaklara pankart asmakla başlayan siyasal yaşam, Erdoğan-Gül ikilisini ülkenin en tepe noktasına getiriyor.
Siyasetin en alt kademesinden başlayıp, bütün dar sokaklarından geçerek. (Yalçın Doğan, Gül'ü Özal Kurtardı, Hürriyet Gazetesi 26.04.2007)
3.Abdullah Gül 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte Milli Kültür Vakfı'nın bursu ile doktora yapması için İngiltere'ye gönderildi. Doktora yaptığı Exeter Üniversitesi, İngiliz Üniversiteleri arasında "Kürt Araştırmalar Enstitüsü" olan tek yüksek öğretim kurumu.Yeni Çağ gazetesinde Arslan Bulut da yazdı bunu.
Exeter Üniversitesinin karanlık bir sicili var. İngiliz İstihbarat Örgütü'nün yan kuruluşu olan Green Peace (Yeşil Barış) örgütü bu üniversite tarafından kurulmuş.
İngiliz İstihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi'nde eğitim görmüş. Ayrıca Arap ve İslam dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilmiş.
Abdullah Gül, Exeter Üniversitesinde iki yıl eğitim gördü. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da sınıf arkadaşıydı.
İslam Kalkınma Örgütü Genel Sekreteri Prof. Ekmelettin İhsanoğlu da Exeter Üniversitesi'nde doktora çalışması yapanlardan biri... (Sırrı Yüksel Cebeci, Siirtli Abdullah Gül. Tercüman Gazetesi 26.04 2007)
4. Dilerseniz şimdi Abdullah Gül'ün zaman içinde söylediklerine kulak verelim:

"Askerler ve laik seçkinler, İslamcıların açıkça meydan okuması anlamına geldiği gerekçesiyle devlet dairelerinde türbanı yasakladılar... Onlar laik seçkinler değil, din karşıtları. Adı Ateizm olan başka bir din yaratmak istiyorlar. Asıl hoşgörülü olmayanlar laiklerdir. Kendi yaşam biçimlerini empoze etmeye çalışıyorlar. Bu yaptıklarını Batı uğruna yapıyorlar. Batı'ya baktığımızda hiçbiri bunlar gibi değil. Bu ülke için utanç verici değil mi? Partiyi kapatıyorlar, ama o parti parlamentoda en büyük grubu oluşturuyor. Bu yüz karasıdır."
Abdullah Gül'ün bu sözleri 20 Nisan 1998 tarihli Chiristian Science Monitör adlı gazetede, Scot Paterson imzasıyla yayınlanıyor.
Gül, Türkiye'de Ertuğrul Özkök ile yaptığı görüşmede, bu sözleri tevil etmeye çalışıyor.
Peki ya, o günlerde Milliyet'te çalışmakta olan Nilgün Cerrahoğlu ile 10 Aralık 1995'te, Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı iken yaptığı konuşmaya ne demeli?
Kısaca göz atalım:
A.Gül- Artık saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir.Ben Müslümanım buna inanıyorum.
N.Cerrahoğlu-Tercihiniz Şeriat öyle mi?
A.Gül-Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olanlar da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkanı vereceğim.
N.Cerrahoğlu-Camiye, namaza, Kuran okuluna kim mani oldu ki?
A.Gül-Düzen Türkiye'de İslamı caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz. (Ali Sirmen, Abdullah Gül Sivil darbenin Neferidir, Cumhuriyet Gazetesi,27.04.2007)
(Devam Edecek)


Vural Savaş

(Aydinlik)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül'e emanet edilebelir mi?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bilgi ve Tartışma Platformu :: Kültür,Sanat ve Kitap :: Usta Kalemler :: Vural Savaş-
Buraya geçin: