AKP'yi neden destekliyorlar...
Emperyalist devletlerin ve içimizdeki işbirlikçilerin, önümüzdeki seçimlerde AKP'nin birinci parti olarak çıkması, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Recep Tayyip Erdoğan, Gül veya AKP'den bir kişinin oturması için neden inanılmaz bir destek sağladıklarına ilişkin bilgi, belge ve yorumları bilginize sunmaya devam ediyoruz:
12- Abdullah Gül için söylenecek çok şey var. Hepsini söyleyeceğiz! Abdullah Gül'ün adaylığı açıklandıktan sonra çok anlamlı ve dış odaklı iki destek mesajına dikkatinizi çekmek istiyorum: Büyükelçi Ross Wilson'un 'türbana sarılı' ince demeciyle, ABD'nin Abdullah Gül'e icazet verdiği anlaşıldı. Derken, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, "Bu ay Türkiye'deki iktidar partisi AKP'nin hiçbir sorunla karşılaşmasını istemediklerini" söyledi.
ABD ile Talabani'nin ortak projeleri ne? Irak'ta bağımsız bir Kürdistan kurmak. Abdullah Gül'ün dört yıllık Dışişleri Bakanlığı sırasında, bütün kırmızı çizgileri yalama olan Türkiye'de, yeni ABD'ullah cumhuriyetinden beklenen tavır "proje onayından" başka ne olabilir? (Mine G. Kırıkkanat, Bindirilmiş Aday, Vatan Gazetesi/ 27.04.2007).
BERLUSCONİ: ERDOĞAN BANA KIBRIS'I TANIYACAĞIM DEDİ
13- İtalya Başbakanı Sylvio Berlusconi "Recep Tayyip Erdoğan bana 'Kıbrıs'ı tanıyacağını, Bunun için biraz zamana gereksinimi olduğunu' söyledi" demiştir.
14- 17.12.2004 kararları için Yunanistan Başbakanı Karamanlis "AB tarihinde ilk kez, bir ülke kendini kelime kelime bağlamıştır. İster yazılı ister sözlü olsun, Türkiye artık bu durumdan kesinlikle geri adım atamaz" demiştir.
TÜRKİYE PARAMPARÇA OLUR
Genelkurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt, 12.04.2007 tarihli Basını Bilgilendirme Toplantısı'nda şu tarihi uyarıyı yapma gereği duymuştur:
"AB ile müzakere çerçeve belgesinin 10. maddesine bakın. Bırakın yazınlı metinleri, kararları, sözlü beyanlar bile müktesebata girmiş. Bunlar Avrupa müktesebatıdır. Eğer bunu kabul eder, müktesebatı Avrupa Parlamentosu'nu dikkate alarak uygularsak Türkiye paramparça olur."
15- Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanı, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu bir dönemde kabul edilen "AB Müzakereleri Çerçeve Belgesi"nin 11nci maddesinde ise "...Türkiye'nin uymak zorunda olacağı hak ve yükümlülükler, Türkiye ile topluluklar arasındaki tüm mevcut ikili anlaşmaların ve Türkiye tarafından aktedilen, üyelik yükümlülükleriyle uyumlu olmayan tüm diğer uluslararası anlaşmaların sona ereceği anlamına gelir..." denilmektedir.
SURİYE-LÜBNAN BENZETMESİ
16- Tufan Türenç, bir anısını şöyle dile getiriyor:
"Abdullah Gül, Kıbrıs sorununu anlatırken, 'Eğer o politikaları uygulamasaydık bizi de Suriye'yi Lübnan'dan çıkardıkları gibi Kıbrıs'tan çıkarırlardı' demişti.
Söz isteyip şu soruyu sordum: 'Siz Suriye'nin Lübnan'daki konumu ile Türkiye'nin Kıbrıs'taki konumunu aynı kefeye koydunuz. Oysa Suriye Lübnan'da işgalcidir. Türkiye ise uluslararası antlaşmaların kendisine tanıdığı garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs'tadır. Bu söyleminiz Türkiye'yi dünyaya işgalci olarak tanıtmak için büyük çaba harcayan Rum ve Yunanlıların savlarına yardımcı olmuyor mu?'
... Gariptir, aynı gafı önceki gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yaptı. Aynen şöyle dedi: 'Mevcut politikaları sürdürseydik, Lübnan'la Suriye gibi olurduk. Birileri bize çık derdi. Kuzu kuzu çıkardık' (Hürriyet Gazetesi, 6.06.2005)."
MUHTEŞEM İKİLİ
17- Yasemin Çongar, Milliyet Gazetesi'nde "Aslında Washington Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisiyle çalışmaya alıştı" diye yazınca, Cemil Tosun:
"ABD'nin yerinde olsam, ben de Erdoğan-Gül ikilisiyle çalışmaya bayılırım!.. Karşılarında her istediklerini yapan, 'yat' deyince yatan, 'kalk' deyince kalkan bir 'muhteşem ikili' var!.. Böyle bir fırsat kaçar mı?.. ABD'nin, Erdoğan ve Gül'ün Cumhurbaşkanı ve Başbakan olması için elinden geleni yapması lazım!.. Yapıyor da zaten!.." yorumunu yaptı (Gözcü Gazetesi)."
Sonsöz: Emperyalist devletlerin, deliklerden aşağı süpürülme tarihleri gelinceye kadar; başka deyişle son kullanma tarihleri gelinceye kadar kullanabilecekleri yöneticileri seçtirmeyi başarabildikleri ulus devletlerin çökmeleri, sömürü alanı olmaktan kurtulmamaları ve paramparça olmaları kaçınılmazdır.