Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalıdır
20 Nisan 1920 günü yapılan gizli oturumda, Mustafa Kemal Paşa, TBMM Kürsüsünden şunları söyler:
"Teşkilatı askeriye vatanımızı esbabı müdafaası ve muhtelif cephelerde icra edilecek (askeri işler kadar), siyaseti dahiliye ve hariciye ile (de) yakinen alakadar bulunuyor. Ve mesailde Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi'nin mütaleası bulunmak ve diğer haizi mesuliyet olan zevatın noktai nazarlarına yakınen vakıf olmak için onlarla bir arada çalışmak ve bir mesele hakkında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi'nin rey ve mütaleası olan zevat gibi İcra Vekilleri meyanında olması teklif edilmiştir...
"Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaset'inin vazifesi ordunun teşkilini, tensikini fenni olarak düşünmek ve memleketin esbabı müdafaasını nazarı dikkate almak ve bunlarla iştigal etmek. Harbiye Nezareti (Milli Müdafaa Vekaleti) umur ile kendi vezaifi arasında büyük fark vardır. Harbiye Nezareti, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti'nin tensip ettiği yahud onun planına göre teşkil ve tensip ettiği yahud onun planına göre teşkil ve tensik ettiği bir orduyu iaşe eder, ilbas eder ve saire. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi nasıl harb edecek, vatanı nasıl müdafaa edecek, nasıl hazırlanmak lazım geldiğini düşünür..."
TSK İÇ VE DIŞ SİYASETLE DOĞRUDAN İLGİLİ OLMASI GEREKEN BİR KURUMDUR
Mustafa Kemal Paşa'nın söylediklerinin ne anlama geldiği şöyle özetlenebilir:
1. Silahlı Kuvvetler sadece askeri işlerle değil, iç ve dış siyasetle doğrudan ilgili olması gereken, dolayısıyla siyasi karar verilme ve alınma safhasında ve yapılarında bulunması gereken bir kurumdur.
2. Silahlı Kuvvetlerin karargâhını oluşturan Genelkurmay Başkanlığı milli savunma ve milli güvenlik konularında ve kendisini ilgili hissettiği iç ve dış siyasi konularda tek karar verici mercidir. Milli Savunma Bakanlığı ise ona bağlı çalışan lojistik işler, askeri alımlarla ilgili bir birimdir.
3. Türkiye'de askeri otorite gerek kendi iç örgütlenmesi, gerek diğer savunma kuruluşlarıyla ilişkisi, gerekse aldığı veya katıldığı diğer politik kararlar açısından yetkileri dereceli olarak dağıtmayan, tersine tek makamda, hatta tek kişide toplayan bir yapıdadır (Ali Bayramoğlu, Dünden Bugüne Asker, Yeni Şafak Gazetesi, 07/20/2006).
Genelkurmay başkanının; başbakanın, bakanlardan birinin veya bakanlar kurulunun direktifleriyle hareket etmesi gereken sıradan bir üst düzey devlet memuru olmadığı, bağlanacağı makamın yüklendiği sorumluluğa uygun olması gerektiği bundan güzel ifade edilemez.
Yürütme Organı Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu olmak üzere iki unsurdan oluştuğuna göre, yürütmenin güçlendirilmesinin, bu iki organdan hangisinin ağırlığını arttırmak suretiyle gerçekleşeceği konusunda, 1982 Anayasası'nın açık tercihi, Cumhurbaşkanlığı makamının güçlendirilmesidir.
CUMHURBAŞKANI'NIN TARAFSIZ OLMASI ZORUNLULUKTUR
1982 Anayasası'nın tanıtılması toplantılarından birinde Kenan Evren şu önemli hususu vurgulamıştı: "Cumhurbaşkanı'nın kesinlikle tarafsız, yani siyasi partilere veya onların koalisyonlarına karşı tarafsız olması rejimin icabıdır... Yürütme güçlendirilmelidir fikri ve zarureti herkesçe kabul edildiğine ve yürütmenin doruğunda Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet bulunduğuna göre, güçlendirilmesi gereken bunlardan hangisidir... Tarafsız Cumhurbaşkanı mı yahut taraflı hükümet mi? Taraflı olan hükümete de bazı yetkiler verilmiştir. Ancak, muhalefet-iktidar arası ciddi çekişmelere ve huzursuzluklara yol açabilecek olan yetkiler, Cumhurbaşkanına tanınmıştır. Bunun dışında da muhakkak Cumhurbaşkanına verilmesi gereken yetkiler vardır ki, esasen onları başka makama da vermek doğru olmaz (Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s.39)."
Anayasamızın 104üncü maddesine göre:
"Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir", "Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek; Genelkurmay Başkanını atamak; Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak; Milli Güvenlik Kuruluna başkanlık etmek; başkanlığında toplanan bakanlar kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak" görevleri arasındadır.
Anayasamızın 117nci maddesinde ise şu hükümlere yer verilmiştir: "Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur... Genelkurmay Başkanı: Silahlı kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getirir."
1982 Anayasası'na, 1961 Anayasası'nın 66'ncı maddesinde bulunmayan ikinci bir fıkra eklenmiştir. Buna göre:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar verebilir."
Cumhurbaşkanının diğer organlarla ilgili yetki ve görevleri, özellikle 1982 Anayasası'nın 104'üncü maddesi dikkate alındığında görülüyor ki, bu makam, bütün Devlet organları (yasama, yürütme ve yargı) arasında bir düzen, uyum ve denge unsuru teşkil etmektedir. (...) Cumhurbaşkanlığı müessesesini düzenlerken sadece yürütmeyi güçlendirme hedefini gütmemekte, bu müessesesin tarihi hüviyetine uygun olarak, bütün organların dışında bir makam teşkiline yönelmektedir. Amaç, yasamanın işlemesi, idarenin partizanlıktan uzak ve tarafsız kalması (bunun için, aslında bakanlar kuruluna ve bakanlıklara bırakılabilecek bazı yetkilerin bile Cumhurbaşkanına verilmesidir (Y. Yayla, Anayasa Hukuku Ders Notları, s.129, 168).
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN YAPTIKLARI VE YAPMADIKLARI GÖZÖNÜNE ALINMALI
Tüm bu hususlarla, son zamanlarda görev yapan tüm iktidarların, ülkemizin güvenliği ile yakından ilişkili Kıbrıs Adası'ndaki, antlaşmalardan doğan haklarımızı bile koruyamamaları; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, tüm bu coğrafyadaki ülkelerin sınırlarını değiştirme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi'ne destek vermesi ve kendisini bu projenin "Eşbaşkanı" ilan etmesi de göz önünde tutulduğunda: Genelkurmay başkanının "Görev ve yetkilerinden dolayı başbakana karşı sorumlu olduğu"na dair Anayasamızın 117'nci maddesi değiştirilip, Anayasamızın lafzına ve ruhuna uygun şekilde" Genelkurmay başkanının görev ve yetkilerinden dolayı Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olduğu" hükmünün anılan maddeye konması, milli güvenliğimizin zorunlu unsuru haline gelmiştir.
Vural Savas