Geçtiğimiz günlerde bir yazınızda, Mustafa Kemal''in, "Irak ve Suriye ile Türkiye''nin birleşme fikrini" anlatan sözlerine yer vermiştiniz. Bu ilginç bir yaklaşım değil mi?
Tarih 24 Nisan, yani Meclis''in açılışının ertesi gün, Mustafa Kemal gizli oturumda Meclis''e bilgi veriyor. Şimdi bunlar (AKP Hükümeti) Irak''la savaşmayı göze alıyorlar ya, böyle bir şey Gazi''nin hayalinden geçmezdi. Bakın ne diyor Gazi; "Suriye ile konfederasyon belki de federasyon olabiliriz" diyor. Irak''a gelince, "İngilizler''e karşı kendi mevcudiyetinizle istiklalinizi kazanmayaçalışın. Biz de istiklalimizin mevcudiyetine
çabalıyoruz. Ondan sonra birleşmemiz için hiçbir mani kalmaz"
Yine İran''la yakın ilişki içinde, Rusya''yla dostuz. Çünkü müşterek düşmanımız Batılılardır. O zaman Sovyet ve Avrasya Paktı''nda yer alan Türkiye, Batı''ya karşı güçlü bir ülke konumundaydı. Şimdi yeniden bir Avrasya Paktı sözkonusu. Türkiye bu paktın içinde mutlaka yeralmalıdır. Yoksa başını dertten kurtaramayacak. Rusya, Çin ve Hindistan''la anlaştı, bu üç devletin nüfusu hem çok kalabalık, hem nükleer güçlerdir. Bunların içerisine bizim 5 Türki devleti de girdi. Orada muazzam bir blok var. Bu bloka iki ülkenin daha girmesi lazım; İran ve Türkiye.
Mustafa Kemal'in sağlığı boyunca Batılılarla imzalanmış bir tek anlaşma yok. Buna mukabil, Musul yüzünden İngilizler'le, Hatay yüzünden
Fransızlar'la, 12 Ada yüzünden de İtalyanlar'la az kalsın harp edecekti. Buralarda söz dinlemediği için İngilizler Kürtleri tahrik etti, Fransızlar Dersim İsyanı'nı çıkardı, İtalyanlar da nutuk attı.
- Türkiye Çağdaş uygarlık düzeyine çıkabilmek için ne yapmalıdır?
Bunun için Türkiye'nin ekonomisi ulusal olmalıdır. Türkiye ne yapıp yapıp kendi ulusal sentezini yapmak zorundadır. Ulusal kültür sentezi yoktur.Osmanlı ve Selçuklu inanılmaz güzellikte bir ümmet kültür sentezi sunmuştur. Gazi, Dil Kurumunu ve Tarih Kurumu'nu bunlar için kurmuştur. Biz burdan Batı kültürü, Batı kültürü deyip duruyoruz, oraya gidince Batı kültürünün olmadığını görüyorsunuz. Fransız kültürü, İngiliz kültürü, Alman kültürü, Amerikan kültürü var. Hepsi birbirinden çok farklıdır. Tek ortak değerleri; Hristiyanlık. Onlar, Batı Hıristiyan Kültür çevresini oluşturmuş. Burda da bir doğu müslüman kültür çevresi var. Müslümanlık din olarak ayrı, ama bir de kültür boyutu var. Kültür olarak bunu bırakıp
Hıristiyan kültüründen yararlanıp ulusal sentez yapamazsınız. O zaman ne oluyor aydınla halk arasında şimdi yaşadığımız karşıtlık çıkıyor. Halk aydını benimsemiyor, itiyor. Aydın da halkı benimsemiyor, bundan da gavur yararlanıyor. Aydını kullanıyor istediğini yaptırıyor. İşte görüyorsunuz; milyon dolarlar gönderip istediği gibi kullanıyor. Çünkü senin kendi değer ölçülerini ortadan kaldırıyorlar. Bu defa halk pusulasını şaşırıyor.
Kültürsüzleştiriliyor.
- Sadece aydınların mı, devleti yönetenlerin de halkla, halkın değerleriyle arası barışık değil sanki..?
Şu adamlara (AKP'lirere) niçin oy verdiler? Ben seçim günü de söyledim, "Bu seçimin ve bundan önceki seçimin önemli tarafı kazananlar değil, kaybedenlerdir." Her iki seçimde de kaybedenler Türkiye'ye son 50 yıldır aynı dış politikayı empoze edenlerdir. Halk bunları tasviye ediyor. Peki niye bunlara rey verdi? Kime versin. Denenmemiş başkası yok. Bunları acaba yaparlar mı diye deniyor. Hem müslüman, hem ılımlı, hem de
Batı seviyor.
- Niye seviyor Batı?
Anlaştı bunlar Batı'yla. Başında her şeyi sattılar, şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Asker fırçalıyor bunları durmadan. 1940'lı yıllarda "NATO'ya girersek esir olacağız" diye yazdığı için Mehmet Ali Bey'i fakülteden kovdular.
- Az gelişmişliğin sonucu değil mi bunlar?
Biz az gelişmiş bir ülke değiliz. Birleşmiş Milletler'in istatistiklerine göre dünyada 20., Silahlı Kuvvetlerde de 6. sıradayız. Bunun neresi az
gelişmişlik.? Sorun adaletsiz gelir dağılımında, kişi başına düşen milli gelirde. Uygulanan sistem, fakir daha fakir zengini daha zengin yapıyor.
Kalkınmaktan vazgeçtik, asıl kötü olanı, kalkınma politikasını cumhuriyet döneminde yetişen sağcı politikacıların da benimsemesine rağmen,
yabancıların baskısıyla terketmiş olmamızdır. İki tane sağcı lider vardı ikisi farkında olmadan zannediyorlardı ki, Komünizme karşıyız ya, ABD ve Avrupa bize destek olur onlara da dayanarak kalkınırız sanayimizi kurar herşeyi yaparız. Bunlardan Süleyman Demirel, diğeri Erbakan'dır. İkisi de
Türkiye'nin kalkınmasına inanırlar, sanayileşmesine inanırlar, Türkiye'nin güçlü olacağına inanırlar. Demirel'in bir konuşması vardır Meclis kürsüsünden, "7 tane büyük enerji ve sanayi kompleksi kuracağız. Gerekli bütün planları yaptık, fizibiliteleri hazır. Bunun için krediye ihtiyacımız var, krediyi önce Amerika'dan istedik vermedi. Avrupa Birliği'nden istedik vermedi, Dünya Bankası vermiyor. Böyle bir çaresizlik içindeyiz"
diye şikayet ediyor. O zaman Ruslar, biz yardım edelim dediler. Demirel vatansever olduğu için üstüne atladı işin. 7 büyük anlaşma yaptık Ruslarla. İskenderun Çelik, o zaman yapıldı. Bu hiç affedilmemiştir. Hatta ben bir yazımda da yazdım "12 Eylül'ün arkasında bunu arayın, sen
Ruslarla anlaşıp böyle şeyler yapar mısın? Al sana darbe.."
- 12 Eylül darbesini ordu yapmadı mı..?
Tamam ordu yaptı ama, cihet-i askeriyenin bu konudaki tavrı, Rusya yıkıldıktan sonra netleşti. Çünkü NATO, Rusya'ya karşı öyle şartlandırıyordu ki bizim orduyu, "Rus bolşevikler gelecekler ananızı ağlatacaklar, sıkı duralım onları yıkalım" Öyle ki; Türkiye'de bir karışıklık çıkıyor Ruslar yapıyor, talebeler dövüşüyor Ruslar çıkarıyor denildi.
- O zaman ordu dolduruşa mı geldi?
Hem de nasıl... Hem de nasıl. Demek istediğim şu; Türkiye NATO'ya angaje edildikten sonra, iktidara geldikleri zaman istediklerini yapamama gibi bir çaresizlikle karşı karşıya kaldılar. Bu çaresizlik içinde cambazlık etmeye gayret ederler çünkü, hiç birinde kuvay-ı milliye cesareti yoktur.
12 Eylül darbesinde dış güç parmağını inkar edemeyiz, çünkü Komünizmle Mücadele Cemiyeti İzmir'de kurulduğu sırada, Fethullah Hoca bu cemiyetin içindeydi. Ben o zaman Demokrat İzmir'i yönetiyordum. İşin tamamen içindeydim. Komünizmle Mücadele Cemiyeti niye kuruldu?
Yahu Türkiye'de komünizm yok. Komünistlik de yok.
- Kim kurdu o zaman?
Kim kurduracak, belli. Öyle bir şey ki bunu kurdurdular, ama mücadele edeceği adam yok. ODTÜ'nün, Hacettepe'nin solcu 68 Kuşağı hareketleri onun kurulmasından sonradır. Onun çatışacağı düşmanı orda örgütlediler. Çünkü 68 Kuşağı da şaibeli bir kuşaktır. Kimler tarafından yönlendirildiği şüphelidir. 68 Kuşağı Fransa'da ayağa kalktığı zaman Komünist Partisi onları desteklemedi, Bunları ABD bizi bölmek için yapıyor diyerek onlara karşı çıktı. Çünkü hepsi Maocu'ydu. Yani oyun çok büyük. O oyunun içinde burdaki çocuklar dünyadan haberi olmadan, ortaya çıktılar.
- Anlaşılmaz olaylardan biri de, kan gövdeyi götürürken, şiddetli çatışmalar yaşanırken, 12 Eylül sabahı düdük çalıyor herşey bıçakla kesilmiş gibi
sona eriyor. Bu nasıl oluyor?
Tabii tabii... Bütün bunların geride hazırlandığı örgütlendiği, gizli servislerin rol oynadığını artık herkes biliyordu. Fakat Rusya'nın dağılışı bizim
nihayet intibaha gelmemize imkan sağladı, Silahlı Kuvvetler yola girdiler. Gördüler ki, bize kazığı atan Ruslar değil, Amerikalılar'dır.
- İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le aynı düşünmüyormuydu? Ordunun siyasete karışmasına karşı değil miydi?
İsmet Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki beraberlik çok ciddi bir dostluk sanılıyor ki, değil... 1935'li yıllarda İsmet Paşa yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tüzüğü hazırlamaya karar veriyor. İsmet Paşa, o zaman hem Başbakan hem CHP'yi idare ediyor. Genel sekreteri de bildiğimiz Recep Peker. Yeni tüzük hazırlansın diye İsmet Paşa Recep Peker'i Avrupa'ya gönderiyor, Avrupa'daki partileri incelemesini istiyor. Tüzük geliyor, İsmet Paşa ve Recep Peker İmzaladıktan sonra Mustafa Kemal'e sunuyorlar, tüzüğü önce katipi olan Hasan Rıza bey alıyor. Hasan Rıza
Bey de akşam Mustafa Kemal'e takdim ediyor. Ertesi sabah geldiğinde Hasan Rıza Bey, Mustafa Kemal'i daha banyodan yeni çıkmış bornozu sırtında elinde o belge ile görüyor, Mustafa Kemal soruyor, "Kimmiş bu zorbalar?" diyor. Tabir aynen bu. "Hangi zorbalar?" diye soruyor Hasan Rıza Bey. M.Kemal diyor ki, "Bu tüzüğün söylediği zorbalar. Çünkü tüzüğü hiç beğenmemiş, hatta kızmış, neden? Nedeni çok basit. İsmet Paşa, Recep Peker'i Almanya ve İtalya'ya göndermiş. İncelediği partilerse biri Nazi Parti, biri Faşist Parti. CHPtüzüğü bir Nazi ve Faşist parti tüzüğü. Tüzükte biryeni kuruluş var, o da şu, Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir yüksek konsey. O yüksek konseyin, Almanya ve İtalya'daki ismi "Yüksek Faşist konsey." Yani Meclis onların işine gelmeyen bir karar alırsa, o konsey bunu reddedebiliyor. Yani Cumhuriyet fikri, halk hakimiyeti hepsi gümbürtüye gidiyor. Mustafa Kemal, "İsmet bunu görerek mi imzalamış?" diyor.
6 ay sonra Recep Peker'i 1 yıl sonra da İsmet Paşa'yı görevden alır. İsmet Paşa'nın o tüzüğü yaptırmasının nedeni; Mustafa Kemal'in hasta olduğunu bilmesidir. Gazi'nin öleceğini de biliyorlardı. Nasıl olsa ölecek kendi iktidar olacak, iktidar olunca da uygulayacaktı. Tüzüğün bir kısmını Gazi, Kurultayda değiştirse de tamamı değişmemiştir. Dolayısıyla CHPtüzüğü Nazi ve Faşist tüzüktür. Hiçbir şey de değişmemiştir. Almanya'da da İtalya'da da devletle parti birdir. Bizde de öyleydi.
1936'da, babam Konya'nın Ilgın ilçesinde kaymakamdı, Konya valisinden tebrik geliyor, Tebrik'in altında şu yazıyordu; Cemal Bardakçı altında "Konya Valisi ve CHPİl Başkanı" ikisi beraberdi. Aynen Nazi'ler gibi. İnönü, yönetimi eline aldıktan sonra Gazi'yi isyan ettiren o zorbalıkları fiilen uyguladı. Asıl önemlilerinden biri de şu; Mustafa Kemal'in kurduğu müdafa-i hukuk ve onun hükümetleri, TBMM,İstiklal Savaşı yaparken savaştan sonra izlediği dış politika ile İnönü'den farklıdır. Bir, Mustafa Kemal Sovyetlerle dost oldu, iki İran'la işini sağlama bağladı, üç, güneydekiler (Irak ve Suriye) ile işbirliğine girdi. Gazi'nin Türkiye için düşündüğü jeostratejik savunma doktrini Batı'ya karşı.Cenahını Rusya ile güvene alıyor, güneyini Sadabat Paktı'yla güvene alıyor, sırtını İran'a veriyor. Şah da buraya ziyarete geliyor. Ve Şah'la çok yakındırlar. Şimdi
bir bu mantığı düşün, bir de Gazi öldükten 8 ay sonra Fransa ve İngiltere'yle gidip ittifak yapan İsmet Paşa'yı düşün.
- Mesela bir Alman Milletvekili Türkiye'ye geldiğinde, "Ben Almanya'nın Genelkurmay Başkanı'nın adını bilmiyorum" demişti. Ama bizim ülkemizde sanıyorum dağdaki çoban dahi kuvvet komutanlarımızın ismini eksiksiz bilir. Bu bir fark değil mi?
Şimdi hiç nefesini yorma çocuğum. Bu millet asker millettir diye bir laf var. Bütün başbuğlarımız Türk tarihinde hep askerdir. Bu memleket askerdir. Askerlerce yönetilir.
- Doğru mu peki?
Doğrudur. Çünkü biz öyle yönetilmeye alışmışız.
- Sizce Türkiye bu çıkmazdan nasıl kurtulur?
Türkiye'de savunmanın, eğitim ve öğretimin ve ekonominin kesinlikle ulusal olması lazım. T.C. bunu örgütlemezse geleceği iyi değildir. Ordu bile ulusal davranamıyor, zaman zaman taviz veriyor. Ordumuzu Almanların, donanmamızı İngilizlerin, jandarmamızı Fransızların eline verdik battık. Şimdi hepsi birden NATO'nun kontrolünde. Milli Eğitimimiz Avrupa Birliği'nin kontrolünde. Ekonomimiz Amerika ve Avrupa'nın kontrolünde. Olmaz.
- Bir yazınızda "inek solculuğu"ndan bahsediyorsunuz. Bu benzetme ile neyi anlatmaya çalışıyorsunuz?
İnek solculuğu her zaman var. Şimdi mesela başka bir solculuk var onlar kendilerini solcu sanıyor bana göre değiller. Türkiye'de bütün siyasi hareketleri Batı kontrol ediyor. İsim vermek istemiyorum bazı solcu geçinen partiler var, nutuklar atıyorlar falan, fakat geride o Avrupalılık fikrine taraftarlar. Avrupalıların himayesindeler. Avrupalılarla işbirliği içindeler. AKP neyse onlar da o. Hiç farketmez. Onlar iktidara geldiğinde yine Avrupa iktidara gelecek.
- ABD'nin son operasyonu neyi amaçlıyor?
Rusyayı dağıttılar, Yugoslavya'yı dağıttılar, Irak'ı dağıtıyorlar, İran'ı dağıtacaklar, Suriye'yi dağıtacaklar, Türkiye'yi dağıtacaklar, sistem bu. Çünkü petrolun düğümü İslam Coğrafyasında. Ona sahip çıkmak istiyorlar. ABDdünyaya hakim olmak istiyor çok açık. Gizlemiyor.
- Türkiye gereken tavrı alabiliyor mu?
Türkiye'nin şimdiki halde bir tavrı yok. Ne yapacağını şaşırmış durumda. Yapabileceği şey Avrasya ile flört etmek. Zaten tek kurtuluş da o dur. Gazi'nin politikasını uygulamaktır, nedir o; Avrasya'ya el atmak, komşularla işbirliği yapıp, Batı'ya cephe almak.
Türkiye'nin güney politikası Mustafa Kemal'in politikası olmalıdır. Nedir? Irak ve Suriye'ye siz de bağımsız olun beraberliği konuşalım, gerekirse
federasyon yapalım, diyor. Bu Türkiye'nin Ortadoğu'da Balkanlarda haklarını savunabilmesi için en akıllıca bir yoldur.
- Ama milyarlarca dolar borç var, eli mahkum değil
mi?
Hiç önemi yok, Türkiye'nin ekonomisi güçlü, hiç güçlü olmasa gavur gelir burda o kadar yatırım yapar mı? Türkiye'nin yıkılacağı falan yok bunlar laf. Dünyanın 6. Büyük ordusu sende olacak sen yıkılacaksın. Bugün ordunun başına mehteri koy yine Viyana'ya gidersin.
Şimdi yapılacak şey farklılıkları bir yana bırakıp, ülkeyi sağlama bağlamak, kozlar sonra da paylaşılır.
- Silahlı Kuvvetler sadece 12 Eylül'de değil pek çok kez darbe yapmıştır..?
Darbe yapmak akıllılık değil. Mustafa Kemal ideolojisini incelediğiniz zaman, "Askerle politikayı ayırmalıyız" diye yırtındığını görürsünüz... Bunu
söylerken yaşadığı tecrübe var, ittihatçıları biliyor.
- Kendi de ittihatçıydı..?
Kendisi tam bir ittihatçı değildi. Gazi hepsini bir yokluyor, masonluğu bile yoklamış, fakat sonra masonlara tavır takınıyor ve Türkiye'de yasaklıyor
faaliyetlerini.
Çankaya'ya sık sık gelen Gazi'yle görüşen bir adam var. Meğer bu Gazi'ye masonluğun kötü olmadığını anlatmak için gelirmiş. Geliş nedeni, Gazi
Yargıtay'daki bir üyenin mason olduğunu öğrenince görevden almış, bunu alınca masonların etekleri tutuşmuş, onu yollamışlar, 'Aman böyle olmasın' çünkü masonlar herşeye hakim olacak ya... Gazi bunun mukabilinde ne yaptı, hepsini kapattı.
- Şimdiki masonlar ******çü olduklarını herkesten çok dillendiriyorlar?
İnönücü onlar. ******çü değil, ****** masonluğu yasaklamıştı. Şimdi bakın, İki büyük Mason. Birisi Selanikli maliyeci Cavit Bey'dir. İttihatçılar
zamanında Maşrık-ı Azam oydu. Yenildiler hepsi kaçtı, ama o İstanbul'da idi. İşgalciler geldiler, Hürriyet ve İtilafçıların içerisinde masonların en kıdemlisi de Filozof Rıza Tevfik Bey'di. İnanılmaz birşey... Biri itilafçı, biri ittihatçı birbirlerine kedi köpek gibi düşman olmaları lazım gelen bu adamlardan birincisi Maşrık-ı Azamdı. Maliyeci Cavit Bey İttihatçıların Avrupalı adamıydı, Avrupalıların menfaat ve fikirlerini savunuyordu. Filozof Rıza Bey de Sevr maddesini imzalayan adam. Masonlar bunlar. Mustafa Kemal'in bunlardan yana olması mümkün mü? Gazi bunlardan birini astı birini sürdü.
- Sevr'i Masonlar imzaladı yani?
Öyle... Aşağı yukarı.