Önce evrenkentler düzelecek (Bkz. Medrese, Dâr-ül Fünun, Üniversite, Evrenkent); öyle ya hâl-i hazırdaki evrenkent, daha doğrusu “çömez yetiştirme kurumu (ÇÖYEK) ve Tarzanca dershanesi (TARDER)” düzeniyle ne dosdoğru bir yüksek öğretim, ne de göstermelikten öte gerçek araştırma oluyor. Halbuki, ülkenin iktisâdî kalkınması, halkın refahı, insanların özgüvenini kazanması, Batı’nın sâdece bilinçsiz bir pazar yeri olmaktan çıkmamız, hepsi hepsi kendi bilim ve tekniğimizi geliştirmemize bağlı.
Ülkemizde gittikçe artan işsizlik sorunu var. Bu kendi beceriksizliğimizden olmadı. Yetişmiş değerli bir beyin gücümüz aslında var. Ama, gerçekler, hele vatanseverse, böyle ülkelerde bir kenara itilir, sahteler, “muhip” ve işbirlikçi oldukları için kilit noktalara konup, ulusal gelişmeleri önlemek için tıkaç vazifesi görürler. İlk yapılacak iş bu melânet kıskacını kırmak.
İşsizliğin bir boyutu da diplomalı işsizlik. Her yıl evrenkente giriş sınavlarını alıp da kazanamayan, dolayısıyla tehlikeli bir mânevi çöküntüye uğrayan bir milyondan fazla genç olduğu gibi, bir evrenkente girebilen elli bin-yüz bin öğrenci de dosdoğru bir eğitim alamayacağını görünce hayal kırıklığına uğruyor, sonra da zâten iş bulamıyor. Hep sömürgelerde olmuştur: Evrenkent mezunu, hattâ doktoralı taksi sürücülerine rastlarsınız. Bu, göstergelerden biridir.
Halkın sefalete düşmesine yol açan, millî direniş gücünü de kıran genel işsizliğin yanı sıra, “diplomalı işsizlik” de çok önemli. Çünkü bu, bir iki nesil sonra bir ülkenin tamamıyla yabancılar tarafından ve her düzeyde idâre edileceği mânâsına gelir; onun başlangıcıdır.
Ayrıca, iktisâdî hamlelerin bilim/teknikteki gelişmelerle mümkün olduğunu daha önce yazmıştık (Bkz. O. Sinanoğlu, “Hedef Türkiye” kitabı, Otopsi Yayınları, 12. Baskı, Ekim 2002). Hattâ iktisâdî gelişmenin temel sacayağı diye bilinen anamal (kapital), işgücü ve toprak üçlüsünden öte, bilim/teknik direğinin önemini keşfedip ispat eden iktisatçı, yıllar sonra buluşunun önemi anlaşılınca iktisat Nobel ödülünü almıştı. Bu dördüncü unsur her ülke için geçerli.
Çâre, bir taşla iki kuş. Hem diplomalı, doktoralı, yâni meslek işsizliğine son vereceğiz, hem de bir bilim/teknikle kalkınma seferberliği yapacağız. Bu suretle, yakın gelecekte ülkenin her türlü idâresi ulusallaşacak; ondan bundan, düşmanlardan medet uman teslimiyetçi zihniyet yerine, düşünen, sorgulayan, çözüm üretenler, araştırıcı ruhta vatanseverler işbaşı yapacak. Bilim/teknikle gerçek kalkınma, ulusal sanayi, ulaştırma, tarım siyasetimizi belirleyecek, genel iktisâdî gelişme, halkın refaha kavuşması, savunma dâhil ülkenin bağımsızlığı onu tâkip edecek. Merak etmeyin: Kafalar, gönüller bir düzeldi mi, gerisi sanılacağından daha çabuk gelir.
Nasıl Yapmalı? İki Kuşu Birden İndirecek Taş Ne Olmalı?
Evrenkentler düzeltilip, TÜBİTAK, TÜBA, YÖK gibi kuruluşlar da yeniden yapılandırıldıktan sonra (çabucak olabilir), Türkiye’nin her yerindeki (yalnız İstanbul, Ankara değil) evrenkentlerde yarı bağımsız araştırma merkezleri kurulacak. Her birinin, ülkenin yeni genel hedeflerine bağlı araştırma konu ve görevleri olacak. Devletin her yıl ve merkezin gidişâtına bağlı olarak yenileyeceği mâlî desteklerle, zihnî emek yoğun, fazla fizikî yatırım gerektirmeyen dallarda araştırma takımları kurulacak. Örneğin, tarımın, hayvancılığın canlandırılacağı yörelerdeki merkezler moleküler biyoloji ile tohumculuğun, hayvan nesillerinin geliştirilmesine yönelik araştırmalara ağırlık verecek. Yeni sanayi dallarında üretim yapacak bölgelerde gereken fizik, kimya, bilgisayar (yazılım ve donanım), mühendislik araştırma ve geliştirme merkezleri olacak. Bu merkezlerde yüzlerce doktoralı, mastırlı gençlere toplu iş sahaları açılacak. Evrenkent mezunu, lisans düzeyindeki gençler de bilim/teknikte destek görevlerine alınacak. Bu gençlerden üstün başarı gösterenlerin, yanı başındaki evrenkentte kısmî zamanlı olarak mastırını, doktorasını da bir taraftan yapmaları mümkün olacak. Merkezlerde uzman yabancı dil tercümanları bulundurulacağı gibi, isteyen kendi zamanında, iş saatleri dışında yabancı dil kurslarına da gidebilecek. Birkaç evrenkent ve merkeze hizmet veren, bilgisayar ortamları ağırlıklı bilim/teknik kütüphaneleri kurulacak. Birçok ülkedeki bilim/teknik gelişmeler de tâkip edilecek. Ama esasta merkez kendi özgün araştırmaları ile iştigal edecek. Merkezlerin özel ve kamu iktisâdî kuruluşlarıyla sıkı temasları ve işbirliği olacak. Bilim/teknik dili Türkçe olacak elbette (her ülkede kendi dilinde olduğu gibi). Merkezlere alınacakların bilim/teknik ve yaratıcılık, düşünebilme, üretebilme yeteneklerine bakılacak; her biri, terim türetme kuralları dâhil Türkçe’nin her türlüsünden sınava girecek. Yabancı dil engebe olmaktan çıkarılacak; tâlî olacak. 1973’te yazdığımız gibi “yabancı dil amaç değil, araçtır”.
Türk Dünyası’nda üstün düzeyde yetişmiş Tatar, Azerî, Kazak, Kırgız, Özbek Türklerinden değerli bilim/teknik adamları var. Bu birikimi çoktan değerlendirmeliydik; geç de olsa değerlendireceğiz.
Başarıya ulaşacağız. Ulaşmamamız için hiçbir neden yok; tek engel, kafası, gönlü, milli ruhu bozulmuş içimizdekiler. Onlar da sonunda hanyayı, konyayı anlayacaklar inşallah.
2 Ocak 2003; “Bilim yuvasından”
Oktay Sinanoğlu
Kaynak: Aydınlık Dergisi