ATTİLA İLHAN
(Tespit/1. ''Amerikalı albay kapıdan çıkarken bir an durdu ve görüşmeyi acı sözlerle noktaladı:
''...ABD ile Türkiye arasında, Ortak Savunma İşbirliği anlaşmasına göre yapılan yardım, hibe, satış, ya da herhangi bir nedenle, size devredilen bilgi, proje, ya da malzemenin sahibi, yalnız ve her zaman, Amerika'dır, benim devletimdir...''
Amerikalı Albay, yüzümüze bile bakmadan, sıradan bir şeyden söz eder gibi, sürdürdü açıklamasını:
''Bunlar size Ortak Savunma' (anlaşması) nın gereği olarak devrediliyor. Dikkat ederseniz, bunların statüsü Kongre Yasası'nın 1/4 ve 3. maddelerine göre saptanır. Buna göre de Türkiye, zilyed (sadece kullanıcı) durumundadır. Bu yüzden de yasanızdaki '...bütçeye kaydedilir' hükmü uygulanamaz. Unutmayın ki Başkan ya da Kongre, istediği an, yardımı durdurduğu gibi, o madde ya da bilgiyi geri isteyebilir!...''
Bu olayı 1969 başlarında Millî Savunma Bakanlığı Hukuk Müşavirliği odasında yaşamıştık(...) ABD Askeri Yardım Kurulu Başkanlığı 'ndan gelen bir kurulla yaptığım iki evreli bir konuşma sonunda; 'bizi koruduğuna, olmasaydı yok olacağımıza inandırıldığımız' Amerikan Yardımı 'nın ne menem bir şey olduğunu bir kere daha öğrenmiştim...''
İçine düştüğümüz 'tuzağı' görmek!
(Tespit/2. ''...Okuduğunuz satırlar, 'oltanın ucundaki balık' Türkiye 'nin 'dramını' yaşayarak anlatan; hem asker, hem hukukçu bir Türk aydınının, M. Emin Değer 'in bir kitaba yazdığı önsöze girişinden aktarıldı; aynı M. Emin Değer , o önsözü son derece etkileyici şu sözlerle bitiriyor:
''...(Okuyacağınız) bu kitabın her sayfası, bize indirilmiş şamar gibidir. Rahmetli anam, biz uyurken uyanır, 'Allah'a dua edenlerin yüzü suyu hürmetine aç kalmıyoruz' der; ve gece yarısı kalkıp ibadetini yapar, dokuma tezgâhında bez dokurdu. Bugün de uyumayanlar var ve onlar bizim nasıl bir tuzağa düşürüldüğümüzün resmini çekmiş, dersem, resim değil ama, öyle bir çalışma ki, fazla zorlamaya gerek kalmadan, canlı bir fotoğrafa bakar gibi, gerçeği görebiliyorsunuz...''
''İşte Yıldırım uyumamış ve bize gerçeği göstermek için çalışmış. Bu kitabı okumak, içine düştüğümüz tuzağı görmemizi sağlayacak. Belki o zaman kendimizi sorgulamaya başlayabiliriz...''
Demek 'uyumuyorsak', Mustafa Yıldırım 'ın 'Sivil Örümcek Ağında' isimli eserini, mutlaka okumalıyız...''
'Ulusa devlet', en büyük 'engel', ama neye?
(... aslında o, bizim (sizin de) yabancınız sayılmaz; kitabın ana thema 'sını oluşturan, ABD 'nin ünlü 'Project Democracy/Demokrasi Projesi' 'hazırlığını', mahiyeti ve uygulamasıyla, bize ulaştırmıştı; aramızda tartışmıştık; çalışmasını yeni veri ve bulgularla zenginleştirip, geliştirerek yayımlamış, böylece, yalnız Türkiye'nin değil, Rusya, Çekoslovakya, Yugoslavya dahil, ABD'nin 'demokratlaştırdığı' -daha doğrusu 'parçaladığı' - ülkelerin yaşadığı 'serencam', gözler önüne seriliyor: kuralları, uygulama biçimi, ödenen paralar, kullanılan kurum ve kuruluşlar, vs, vs...
Hani, ikide bir, 'ABD 'küreselleşme' operasyonunda 'Demokrasi'yi kullanıyor' diyorum ya, bu 'tespit 'in kökeni, o önceki 'tespitler 'e dayanıyor; Mustafa Yıldırım, kitabının girişinde bunu şöylece özetlemiş:
''...'demokrasi projesi' operasyonunun dibindeki düşünce şudur: başka ülkelerin içişlerine, siyasal ortamına, ABD'nin resmi organlarınca, örneğin merkez haber alma örgütü CIA ile, doğrudan karışması sakıncalıdır. 'Anti/Komünizm' ve 'Hürriyet/Demokrasi Cephesi' adı altında, hem ABD içinde, hem de dış ülkelerde, yönlendirme, örgütleme, dolaylı yönetme, kamplara bölme ve çatıştırma uyguladıkları için, dünyaya yayılan örgütlerin etkinlikleri, ileri sürüldüğü oranda 'hür' ve tüm dünyaya ilân edildiği oranda 'temiz' olmadığından, işlerin karışması elbette kaçınılmazdı. Ayrıca bu işlerin parasal kaynaklarının altından, CIA'nın ve CIA ile ilişkili şirketlerle kirli işler bankerlerinin ortaya çıkması işi bozmaktaydı...''
Şimdi anlaşıldı mı?..
''...örtülü ilişkilerle dolap çevirmek 'Soğuk Savaş' döneminde, 'Komünizm Tehdidi' gösterilerek, uluslararası yasallık içinde kabul edilebilirdi; ne ki Doğu Bloku'nun çözüleceği öngörüsü gerçekleştikçe, Anti/Komünizm dürtüsü giderek zayıflayacak ve örtülü işlerin yasallığı da buna koşut olarak sorgulanacaktı (buraya dikkat!). Oysa ulus devletler, dünya egemenliğinin önündeki en büyük engeldi (...) ulusal egemenliklerinden ödün vermeye yanaşmayan bu tür devletlerin sınırlarının eleğe döndürülmesi işi, örtülü, kirli işlerle becerilemez ve ilgili ülkelerin insanlarının onayı alınmadan gerçekleştirilemezdi. Bu nedenlerle 'hür dünya' işlerinden, 'insan hakları'na ve 'din hürriyeti' bekçiliğine evrilen 'operasyon' ile, ABD'nin uygun göreceği türden'demokrasiler' kurulmalıydı...''
Şimdi anlaşıldı mı, Vehbi'nin kerrâkesi?..)