Fethullah'ın Dualı Altını...
İstanbul' dan İzmir' e, Ankara'dan Adana' ya, Bursa'dan Gaziantep'e dek Türkiye'nin dört bir yanında Fethullahçı okullar, dershaneler, yurtlar, hastaneler, ışık evleri yok mu?
Üçüncü Dünya ülkelerinin neredeyse tümünde, Almanya, Avustralya, İngiltere gibi ülkelerle, Orta Asya Cumhuriyetleri'nde, Kuzey Irak'ta "Fethullahçı Okullar" CIA'nın desteğinde açılmıyor mu?
Bazı vakıf üniversiteleri Fethullahçıların değil mi?
"Soros çocukları" oldukları "tescilli" sözde bilim insanları, bazı gazeteciler, işadamları, sanayiciler " Fethullahçı yapılanmanın" Türkiye'deki ayaklarını oluşturmuyor mu?
Dolarlar, Avro'lar gelsin, televizyon ekranlarını ele geçiren "Soros çocukları" beslensin!..
Medyanın önemli kalelerinde Fethullahçı müritler, siyasette Fethullahçı müritler, sağlıkta, yargıda, poliste, eğitimde Fethullahçı müritler...
Reha Muhtar iki önemli yazı yazdı geçen hafta...
Bir doktor, çocuğunun "şifa bulması" için, ABD'ye gidip Fethullah Gülen' i ziyaret ediyor...
Kiminle?
Fethullah'ın müritlerinden İhsan Kalkavan' la...
Fethullah Efendi, kadın doğum doktoru Alp Nuhoğlu' na kendi duasını yazdığı altın verip şöyle diyor:
"Bunu al oğluna tak, merak etme iyi olacak..."
Fethullah, ABD' den okuyup üflemiş, CIA'nın rüzgârıyla okyanusu aşıp İstanbul'a gelmiş, altı aylıkken doğan bebek sağlığına kavuşmuş...
****
Reha Muhtar'ın yazısını okurken Fethullah'ın "Küçük Dünyam" adlı kitabı geldi aklıma...
Kitabın 137 . sayfasında "Sivrisinek" bölümü bulunuyor. Hocaefendi'yi tanımanız bakımından aynen aktarıyorum:
"...O sıralarda Kâbe ve çevresinin temizliğine bugünkü kadar dikkat edilmiyordu. Harem'in duvarlarına dahi idrar yapan oluyordu. Pislik sebebiyle de çok sinek bulunuyordu. Bilhassa geceleri, sinekler ciddi şekilde çoğalıyor ve rahatsız edecek oranda insanlara saldırıyorlardı. Ben de beş gün kadar Harem' den hiç ayrılmamıştım. Buna rağmen bir kere dahi olsun beni sinek ısırmadı. Bu durumun sadece bana mahsus olduğunu da zannetmiyorum. Sadece 'Vemen dehalehu kane aminen' hakikatını, Harem'de ne derece şumüllü olduğunu ve bu hadise sebebiyle daha iyi anlamış oldum..."
Fethullah Hoca'nın çocukluk anıları da hayli ilginç...
43 . sayfada yer alan "Nasara" bölümünü de gelin birlikte okuyalım:
"Çocukluğumda bizim kazlarımız vardı. Ben onları çok severdim. Bir gün bu kazlar, Necip Ağa adındaki çok muhterem, abit, zahit komşumuzun tarlasına girmişler. O da kızmış, kazları bir güzel dövmüş. Baktık bizim kazlar kan revan içinde. Kiminin ayağı kırılmış, kiminin gözü çıkmış. Onları öyle görünce içim sızladı, çok rikkatime dokundu. Fakat ne ben ne de evimizden bir başkası tek kelime söylemedi. Çok geçmedi. Havada bir bulut belirdi. Necip Ağa'nın tarlasına öyle bir dolu yağdı ki, bahçede ne var ne yok hepsini aldı götürdü. O da, biz de hayret içinde kaldık. Çünkü köyde başka hiçbir yere dolu yağmamıştı..."
Kitabın bir başka bölümünde ( 9. sayfa ) dedesinden anıları aktarıyor hocaefendi:
" Cihan Harbi' nden evvel çok şiddetli bir zelzele olmuştu. Köyde yıkılmadık bina kalmamıştı. Herkes harman yerinde yatıyor, evlerine gidemiyordu. Halbuki kış bastırmış ve kar da yağmıştı. Bir gün ben de harmana gidiyordum. Karşıma Mehmet Efendi çıktı. Bana ' Şamil Ağa! Nereye gidiyorsun?' diye sordu. 'Harmana' diye cevap verdim. 'Git evine yat! Bir tek taş dahi düşerse getir onu benim kafama çal' dedi. 'Hoca niye?' dedim. Bana şunları söyledi: Bu gece köye Fahri Kainat Efendimiz geldi. Arkasında Raşid halifeler vardı. Hz. Ali' nin elinde ise birçok kazık bulunuyordu. Ben hemen koştum ve yanına vardım. Efendimiz bana dönerek: Molla Muhammed! Bu köy senin mi diye sordu. Ben de 'Evet ya Resulallah! Benimdir' dedim. Bunun üzerine Fahri Kainat Efendimiz (sav) Hz. Ali'ye döndü ve 'Ya Ali! Bu köye de bir kazık çak, bir daha bu köy sallanmasın!' dedi. O da elindeki kazıklardan birini ovaya çaktı... Dedem Şamil Ağa, bu hadiseyi çok defa anlatmıştı. Her defasında da 'İşte manaya açık, ruh insanı bir tek şahıs var. O da Mehmet Efendi' dir ' derdi."
****
Reha Muhtar hem Dr. Alp Nuhoğlu'nu hem İhsan Kalkavan'ı iyi tanıyor...
Bu olayda bir iş var!..
Nuhoğlu, Kuzey Kıbrıs'ta bir "Tüp Bebek Merkezi" kuracak ama ruhsat alamıyor, onun için de Fethullah'a gidiyor...
Aslında işin içinde "bir alışveriş" var bence!.. Nuhoğlu, Fethullahçılara teslim olmuş. Birlikte iş yapacaklar... Patron, Nuhoğlu gözükecek.
Olayın peşindeyim!..
Fethullahçılara, Soros Çocukları' na, İkinci Cumhuriyetçilere ve ABD'ci müritlere duyurulur!..
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.trFaks numaramız: 0212/ 343 72 69