HİKMET ÇETİNKAYA
Dinci-Faşist Yapılanma...
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink' in katil zanlısı O. S. Trabzon'dan İstanbul'a tek başına mı gitti, yoksa arkadaşlarıyla mı?
Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de alçakça katledildi...
Peki, bu cinayeti O. S. nasıl gerçekleştirdi? Yabancısı olduğu İstanbul' da, Şişli' de Agos gazetesini nasıl buldu , Dink'le nasıl karşılaştı? Cinayet işlediği sırada çevresinde kimler vardı?
Hrant Dink suikastı "basit bir cinayet" değil, "örgütlü bir cinayet" ti ve ortada bir ihbar vardı:
Trabzon Pelitli Jandarma Komutanlığı'nı arayan ihbarcı şöyle demişti:
"O. S. İstanbul'a arkadaşlarıyla birlikte gitti..."
Bu ihbar dokuz gün gizlendi... Hrant Dink'in öldürüleceği ihbarı ciddiye alınmadı...
Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisini veren kişinin kimliği bugüne dek neden açıklanmadı?
Oysa, ihbarı değerlendirmeyen iki jandarma erinin yargılanması sürüyor...
Dink cinayetinden sonra görevden alınan İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ne demişti:
"Dink cinayeti Trabzon kökenli, örgütlü bir eylem!"
Şimdi oturup düşünme zamanı...
Önce Trabzon'da öldürülen rahip Santoro ...
Katil, 14 yaşında, O. A. adında bir çocuktu!..
Bu cinayet tam olarak aydınlandı mı? Rahip cinayeti örgütlü değil miydi? 14 yaşındaki çocuk O. A., Glock marka, pahalı silahı nereden bulmuştu?
Malatya katliamının tutuklu ve tutuksuz sanıkları "Işık Evleri" nden çıktı.
Peki, Hrant Dink cinayetinin içinde olanların hangi tarikatla ilişkisi var?
***
Malatya katliamı sanıklarının "Nurcu ağabeyleri" doğrudan Fethullahçılarla iç içe değiller mi mahkeme tutanaklarına göre?
Malatya Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu sanıklar Emre Günaydın, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeken ...
İlişkiler zincirini Kürşat Kocadağ ve Mehmet Gökçe açıkladı duruşma sırasında...
Gazetelere baktım, Saidi Nursi' nin kitapları okutuluyormuş "Işık Evleri" nde...
Peki, Fethullah Gülen' in kitapları yok muydu o evlerde?
Bazı savcılar ve yargıçlar "Fethullah Gülen" in adının tutanaklara geçmesini unutuyorlar galiba...
Medyada yazılıp çizilenlere bakıyorum...
Benim "Hepimiz Hrant Dink'iz" sloganına bir itirazım yok, olamaz...
İtirazım şu:
Necip Hablemitoğlu , beş yıl önce evinin önünde, bir gece silahlı saldırı sonucu alçakça katledildi ; Hrant Dink gibi...
Hablemitoğlu'nu öldürenler şu ana dek yakalanamadı...
Neden biz "Hepimiz Hrant Dink'iz" derken "Hepimiz Necip Hablemitoğlu'yuz" diye slogan atmıyor, bu faili meçhul cinayetin aydınlatılması için duyarlılık göstermiyoruz...
Kimler öldürdü Hablemitoğlu'nu? Hangi güçler vardı bu cinayetin arkasında?
Eğer faili meçhul cinayetlere, teröre karşıysak neden kimi cinayetleri görmezden geliyor, tek satır yazmıyoruz?
Bizden olan, bizden olmayan!..
Böyle anlayış olabilir mi?
Hrant Dink Ermeni kökenli Hıristiyandı ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir gazeteciydi. Necip Hablemitoğlu da Türk kökenli bir bilim insanı.
İkisi de öldürüldü...
Hrant Dink cinayetinin üzerinden bir yıl geçti. Bazı arkadaşlarımız cinayeti "ilkel milliyetçilik" olarak görürlerken Türkiye'nin dinci-faşist eksene doğru çekilmesinde bu tür cinayetlerin etkisi olduğunu görmezden gelip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi olayına nedense hiç girmiyorlar.
Önce insanız!..
Türk'üyle, Kürt'üyle, Ermenisiyle, Rumuyla, Lazıyla, Çerkeziyle!..
***
Gözlerini neden "tarikat evleri" ne çevirmiyor bu meslektaşlarımız?
İlkel, yani kör milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkarken ırkçılığın dinle beslendiğini, Sıvas katliamının , kanlı pazarın, Kahramanmaraş 'ın, Malatya katliamının, Trabzon'daki rahip cinayetinin aynı dinci-faşist damardan beslendiğini, siyasal erkin "tarikat evleri" ni nasıl koruyup kolladıklarını neden yazmaktan çekiniyorlar?
Yazsınlar ki "katil üreten" anlayışın Muammer Aksoy' dan Uğur Mumcu' ya; Bahriye Üçok' tan Ahmet Taner Kışlalı 'ya; Çetin Emeç' ten Hrant Dink'e; Musa Anter' den Necip Hablemitoğlu'na dek hangi zincirin halkalarında olduğunu görelim...
Eğer özeleştiri yapılacaksa eğitim alanındaki yapılanmayı ve sistemi salt "ilkel milliyetçilik" olarak değil, "dinci-faşist kadrolaşma" olarak görmeden sorgulamaya başlamayalım.
Ne dersiniz?