Tarikat Kültürü...
Tarikat kültürüyle yetişen bireyler demokrasiyi ve özgürlüğü yaşam biçimi olarak görebilir mi?
Aslında aydınlarımızın , sosyal ve siyaset bilimcilerimizin tartışması gereken de bu...
Ne yazık ki tartışılmıyor !..
Ulus devletler bağımsızdır. Yurttaşlık bilinci bu kapsamda gelişir. Zaten demokrasi ve özgürlüğe giden yol da üniter ve bağımsız devletten geçer.
85 yıllık laik, demokratik Cumhuriyet tarikat kültürünü açık bir tehdit olarak görmedi. Son 20 yıldır da tarikat yapılanmasını "küreselleşen kültür" ve "hoşgörü" olarak tanımladı.
Oysa onların tek hedefi vardı:
"Toplumda bireyi etkisizleştirip kul haline getirip, yoksulluğu sadaka vererek giderip, ulus devleti aşağıdan yukarıya doğru kuşatıp, etkisizleştirmek ."
Artık Türkiye'de ulus devletin nitelikleri birer birer ortadan kaldırılıyor...
Yargı kararlarının hiçe sayıldığı, hukukun çiğnendiği bir ülkede demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilemez.
1950'den beri süregelen tarikatçı yapılanma dinsel öğeler kullanılarak gelişti. 1980 sonrası ise tarikatlar ekonomik olarak güçlendi. Parti kapatılarak ya da yasaklar konularak bir süre ertelenen siyasal İslam, ABD ve AB desteğiyle güçlendirildi.
Bugün Tuncay Özkan ve arkadaşlarının kurduğu Kanaltürk 'ün haber bültenlerine RTÜK tarafından yayın yasağı konuluyor...
Suçu ne Kanaltürk 'ün?
Seçim yasaklarını ihlal!..
RTÜK 'e göre Kanaltürk , birçok siyasi partinin haberlerini güncel olarak yayımlarken AKP ve Başbakan Tayyip Bey 'le ilgili haberleri , hükümetin uygulamalarını verirken taraf tutmuş. Tayyip Bey'in geçmişteki konuşmalarına vurgu yaparak seçmenleri yönlendirmiş .
***
Başta söyledim, tarikat kültürü "biat" ı yerine getirmektir. Hukuk, yasa filan tanımaz . Onlar için demokrasi bir araçtır.
AKP takıyyenin simgesi, ama topluma bunu anlatmak gerçekten zor oluyor...
AKP hükümet programlarında demokrasiden, özgürlüklerden, uyum yasalarından, düşünce ve inanç özgürlüğünden söz ederken, kendisine muhalefet eden medyayı yasaklarla susturmaya çalışıyor, bir başka deyişle "sansür" uyguluyor.
Kanaltürk 'e "yayın yasağı" konulurken, Necip Fazıl 'ın şiirleriyle yetişen ve "biat kültürü" nden gelen Abdullah Bey , Güneydoğu'da "birlik, dirlik, beraberlik" mesajları veriyor.
Abdullah Bey, Yüksekova'da "demokrasinin gülü" olarak karşılanırken, bir pankart dikkat çekiyor:
"Yüksekovaspor'u Üçüncü Lig'de görmek istiyoruz..."
Tarikat kaynaklı bir baskının Türkiye'nin üzerinde egemenliğini kurduğunu görmemek için insanın ahmak olması gerekiyor.
RTÜK 'ün başındaki kişi "tarikat kültürü" yle yetişmiştir. O kişi birey değil, kuldur . Verilen buyruğu başını sola eğerek dinler ve yerine getirir.
Bilmeyenler için anımsatayım:
Frankfurt polisi altı ay önce, Deniz Feneri Derneği 'yle Kanal 7 televizyonununa baskın yaptı. Dolandırıcılık ve para aklama savıyla yapılan baskında Kanal 7 'nin Almanya'daki "Euro 7 GmbH" adlı şirketinin Letonya 'da gemi satın aldığı ortaya çıktı.
Peki bu olaylara kimin adı da karışmıştı?
RTÜK Başkanı Zahid Akman' ın!..
Frankfurt Savcılığı olayı hâlâ soruştururken, Deniz Feneri ve Almanya'daki Kanal 7 'nin bazı yöneticileri aylardır cezaevinde.
***
Bir okur geçenlerde şu soruyu yöneltiyordu:
"Türkiye örneğinde ulus devlet tarikat kültüründen ne kadar uzaklaşabildi?"
Uzaklaşamadı!..
Zaten sorun bu değil mi?
Türkiye bir ulus devlet olarak küreselleşmeye taban olan "tarikat kültürü" karşısında bağımsızlığını 1950 'ye dek koruyabildi...
O tarihten bu yana geçen 57 yıl içinde "tarikat kültürü" karşısında ne bağımsızlığımız ne de üniter devlet varlığını pek koruyamadı...
12 Eylül 1980 darbecileri ******çü (!) kimliğiyle Mustafa Kemal 'in kurduğu Türk Dil Kurumu' nu ve Türk Tarih Kurumu 'nu kapatırken, tarikat şeyhlerine , onların malvarlıklarına dokunamadılar...
Ne mi yaptılar?
1982 Anayasası 'na "evet" oyu vermeleri için pazarlık yaptılar, pazarlık!..
HİKMET ÇETİNKAYA
Cumhuriyet