Attila İLHAN
BİR HAİN NASIL YETİŞTİRİLİR ??
İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir deyim vardır.
Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun
vadeli bir
operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en
güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama
geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta"
bulunur.
Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim
görevlisi daha
sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü
dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve
kitapları da eline hazır olarak verilir.
Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri
okur ve
ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve
çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.
Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal
açıklamalar
yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.
Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı
faaliyetlere
girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama ilgilenenler için Doğu
Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm.
* * *
Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan beye.
Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı
Ferit'tir) aslında ülkesine bu kadar muhalif olmasına bir sebep yoktur.
Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş, içerde yatmış birisi
olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına
mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir.
Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle
******,İnönü
dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda
zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle
tüketseler de Orhan Pamuğun zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar
servet kalmıştır. .
Peki Orhan Pamukta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor
ve acaba
"yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap arayalım.
Orhan Pamuğun hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir
başarısızlık
olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf
askerliğini kısa dönem yapmak için Gazetecilik okumuş bir insan. İlk
başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor.
Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek
istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği
anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuğun kitapları satmaya ve
yurtdışında tanınmaya başlıyor.
Peki bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim
kanaatimce bu
değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır.
Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu
anlaşılan
birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuğun erkek kardeşi Şevket
Pamuk.
Şevket Pamuk Orhan Pamuğun ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı
bir insan.
Amerika'da Yale, Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan
sonra Türkiye'de bir çok üniversitede ders veren Şevket Pamuk, Osmanlı
ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı
üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş.
Bu üniversitelerden en ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion
üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı, İsrail'in kurucularından ve
hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den
kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Guriondan almıştır.
Üniversitenin derslerini MOSSAD'ın da ilgiyle takip edip raporlar
hazırlattığı
bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta.
İşte sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde (!!!) ders
verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız.
Ben Gurion üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankası'nda
çalışmış ve daha
sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının
adamı olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine
başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin
önemini
anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuğun kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli
bir hocamız.
Evet biz Orhan Pamuğun Amerika yolculuğuna dönelim gene.
1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu
dönemde
Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursu da
başarıyla bitirdi.Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen
International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.
Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde
potansiyel
görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek
güzel bir ortama kavuşmaları.
Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar
ağırlanıyor.
İşte Orhan Pamuğun bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun
deyimiyle "Bir
kursa gitti hayatı değişti". Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan
bir başka Türkün ismi de MAHİR AKTAŞ, aklınızda bulunsun çünkü geleceği
parlak.
İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insanı çağırıp
onları aylarca
yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor diye.
Cevabı basit.
Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri
Bakanlığı.
Orhan Pamuğun şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor.
Baktığımız zaman Orhan Pamuğun Amerika'da basılan kitaplarının
tamamına yakını
aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House.
Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık.
Bertelsman'ın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en
zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn
İkinci Dünya Savaşı'nda general Rommelin Afrikakorps birliğinde asteğmen
olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansasda bir esir
kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn biranda
kitap sever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki ülkesine
dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar
basmaya başlıyor. İşte Bertelsmanın kuruluşu böylesine mütevazi.
1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann dünyanın en büyük
yayıncılarından ve kendisi de karun kadar zengin. Bu Amerikalılar asteğmen
Mohn'a esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor
bir anda. Bertelsman'ın bir diğer ilginç özelliği Doğan Holding'le 2001
senesinde Müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın
tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğanın kızı Hanzade tarafından yapıldı. Buna
göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu
ortaklığın sayesinde Türkiye'ye ulaşıyor.
İşte bu büyük grup Orhan Pamuğu çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını
satsa da
satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.
Orhan Pamuğun en büyük başarılarından biri de dünyaca ünlü IMPAC
Dublin
ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki.
Çünkü ödül jürisi "Benim adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki birde
hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler.
Peki bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu
meslektaşının
hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki
güç kim.
Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.
IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir
Amerikan
şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri
verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr James Irwin İrlanda'yı ve
kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her
sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor.
Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi
Amerika'nın önde
gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar
harika ki Amerikan Askeri akademisi West Point'den üstün hizmet ödülü
almış.
Orhan Pamuğa verilen ödülün sponsoru bay James Irwin "International
Democratic
Union" derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki
merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş.
Kurucuları arasında Ronald Reagan, Margaret Thatcher, Baba George
Bush, Helmut
Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimler de bulunmakta.
Derneğin Türkiye'den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan Partisi ve
Doğru Yol
Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya'nın Amerikan yanlısı
başbakanı John Howard.
James Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy"
derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki
bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger.
Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin
edersiniz herhalde.
Orhan Pamuğun otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak
çok büyük
aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve paranın
keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve muhteşem boğaz
manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor. Duvarlarında Japon
edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini
sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek
yiyor. Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biride Yahudi asıllı Amerikan
gazetecisi Jeri Liber di. Bu şahsiyeti hafızası güçlü olanlar
hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme komitesini
temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor
yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü. Bu raporda Türk
ordusunun Kürtlere katliam yaptığını iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça
"serseriler" diye hitapta bulunulmuştu. Bu kitabın çevirisini yapan
Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber
onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere katılmıştı.
Herhalde Sayın Orhan Pamuğun fikirlerinin oluşmasında Jeri Liberle
özel teras
katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur....
Atilla İlhan'a ait olduğuna emin değilim..