Dünyanın saygın gazetelerinden Wall Street Journal’ın 18 Eylül 2001 tarihli nüshasında, Almanya ile ilgili bir yazı vardı. Almanya’da üslenmiş İslamcı örgütlerin terör odağı olarak çalıştığı , bunlardan bazılarının Usame bin Ladin’le bağlantılı olduğu vurgulanıyordu.
Ian Johnson imzalı yazıda Milli Görüş ve Karases örgütlerine değiniliyor, bunların Türkiye’de din devleti kurmayı amaçladığı, Almanya’nın bu gibi İslamcı örgütler açısından “tercih edilen bir ülke” olduğu belirtiliyordu. Ancak yazıda şöyle bir cümle vardı ki, özellikle bizim açımızdan çok önemliydi.
“Almanya’nın bu gruplara karşı bir şey yapmamasının nedeni, bunların Alman hedeflerine karşı eylem koymamalarıdır.”
Bu görüş tamamen doğru. Almanya ve diğer AB ülkeleri “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın “ anlayışıyla, ülkelerindeki terör örgütlerine özgürlük sağladılar. Yeter ki oralarda eylem koymasınlar, kendi kamuoylarını rahatsız etmesinler!
Alman Hükümetiyle işbirliğiiçinde çalışan çeşitli kuruluşlar da bu yolun yolcusuydu! Örneğin Friedrizh Ebert Vakfı’nın hazırladığı “Almanya’da İslamcı Örgütler” raporunda şöyle deniliyordu:
“Milli Görüş ve Süleymancılarla bağlantı kurulmalıdır. Müslümanların dini kimliklerine önem verilerek ulusal kimliklerinden (Türklükten) uzaklaştırılmalıdır. Böylece bu kişiler hakkında Türkiye’nin söz söylemesi zorlaşacaktır. Müslümanların giysilerine karışılmamalı, şeriatçı örgütlere imam nikahı kıyma yetkisi verilmeli, anyasal hakları korunduğu için sevindirilmeli, böylece Türkiye’den uzak tutulmalıdır”
Ya Türkiye aleyhine çalışan diğer terör örgütleri!..Örneğin Almanya , 1993 yılında PKK’yı güya yasakladı! Ama PKK Almanya’da cirit atıyor. Almanya’nın dört bir yanı, PKK’ya bağlı derneklerle dolup taşıyor.
Kürtçülerin Türkçe gazetesi de Almanya’da çıkıyor.
PKK’nın Almanya’da tam 13 dergi ve gazetesi yayımlanıyor. Bunlar her gün, Türkiye Cumhuriyeti’ne kin ve nefret kusuyor. Ayrıca PKK’ya bağlı 100 dolaylarında dernek, vakıf,merkez ve enstitü var.
Almanya’nın her tarafında her gün PKK gösterileri yapılıyor, Apo posterleri açılıyor, yine Türkiye’ye sövülüyor.
Bu kuruluşların kapalı salon toplantıları da açıkça yapılıyor.
Haraç, bağış, aidat rezaleti yine Almanya’da gerçekleşiyor.
Dahası, çok sayıda Alman milletvekili ve belediye başkanı,bunlarla açıkça işbirliği yapıyor.
PKK ve İslamcılar açısından aynı durum Fransa, Hollanda,Danimarka,İsveç gibi ülkelerde geçerli.
Bu örgütlerin aldığı nefes bile bu ülkelerin istihbarat kuruluşları tarafından biliniyor.
Yerleri, adresleri belli.
Ama gelin görün ki, hiçbir şey yapılmıyor!..
Çünkü onlar Türkiye’ye karşı çalışıyor!
Türkiye’ye karşı bu sinsi politikayı izleyen Avrupa Birliği ülkeleri, elbette durumun farkındalar. Her birinin güçlü istihbarat örgütleri var.
Her şeyi biliyorlar, her şeyin farkındalar.
Ama işin üzerine gitmiyorlar. Bunu bilinçli olarak yapıyorlar.
Örneğin bu terör örgütleri, kara para işinde Avrupa bankalarını kullanıyor.
Uyuşturucudan, haraç ve bağışlardan elde edilen milyarlarca dolar, bunların bankalarında kuzu kuzu yatıyor.
Avrupa, kara paradan para kazanıyor!
Şimdi onlara sormak gerek :
Bu Avrupa ülkelerinde, örneğin İspanya’ya karşı mücadele eden ETA’ya, İngiltere’ye karşı mücadele eden IRA’ya da aynı olanaklar sağlanıyor mu?
Elbette ki hayır?
Siz ETA’ya ya da IRA yandaşlarının , örneğin Almanya’da Fransa’da, Hollanda veya Belçika’da örgütlendiğini, gösteriler yaptığını duydunuz mu?
Yine hayır!
Yunanistan’da eylem koyan 17 Kasım terör örgütünün sesi Avrupa’da hiç çıkıyor mu?
Hayır, hayır!
Karşımazdaki acı gerçekleri iyi görelim, iyi bilelim.
Başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa Birliği ülkesi, Türkiye’ye karşı çalışan bölücü ve İslamcı örgütlere göz yumuyor.
Bunu bilerek yapıyorlar.. Hatta aralarında pazarlıklar bile oluyor :
“Benim ülkemde eylem koyma, olay yaratma, Türkiye’ye karşı ne yaparsan yap.”
Türkiye’de sadece PKK terörünün bilançosu:
35 bin can, binlerce sakat, 100 milyar dolar.
Yaşasın ,yaşasın, Avrupa’ya dokunmayan yılan bin yaşasın!..
(Emin Çölaşan, Hürriyet 10 Ekim 2001)