ÖCALAN olayında ortaya çıkan ‘yeniden yargılayın’ direktifi, bizim belli çevreleri yine aymazlığa sürükledi. ‘Yargılansın canım, bundan ne çıkar’ anlayışı kamuoyuna pompalanmaya başlandı.
Ama iş o kadar ucuz değil. Şimdi biz bir süre bu konuyu unutacağız. Sonra Avrupa organlarında süreç tamamlandığında, karşımıza gerçek bir utanç tablosu çıkacak.
Halk tepkili. Duruşmalar başlarken kıyametin kopmasından endişe ediyorum.
Okurlarım bazen benden daha iyi yazıyor. Nicelerinin arasından dün bu konuda aldığım bir okur mesajını -yüzlercesinin arasından- size aynen iletiyorum:
‘30 binden fazla insanın ölümüne neden olmuş, ülkemizin zaten kıt olan kaynaklarının boşa harcanmasına, böylece her Türk vatandaşının yoksullaşmasına neden olmuş, kümesteki tavukları bile yakmaktan zevk duymuş bir örgütün başının yeniden yargılanması, yücelerin yücesi, demokrasinin beşiği Avrupa tarafından Türkiye Cumhuriyeti’ne emredildi.
Öcalan 1999 yılında yakalandığında ölüm korkusu altında yaşıyordu. Yaptıklarının hesabını vereceğini zannediyordu. Bu nedenle devletimize karşı son derece uysal, yumuşak, ‘siz emredin ben yapayım’ havasındaydı. Süt dökmüş kedi gibi her şeyi kabul etmiş, boyun eğmişti. Bugün ise karşımızda ölüm korkusunu tamamen atmış, psikolojik olarak dinlenmiş, rahatlamış, sinirleri sağlam, kendisine bir şey yapılamayacağının bilincinde olan kuvvetli bir Öcalan var.
Bu nedenle, yeniden yargılanırken ilk mahkemedeki uysal kedi durumunda değil, karnını kaşıyarak konuşan, rahatça propagandasını yapacak bir Öcalan karşımızda olacak.
Onun konuşmalarını, duruşmalarda yapılacak örgüt propagandalarını yutacak mıyız? Evet, yutacağız. AB’nin ve demokrasinin şartı bu!
Türkiye Cumhuriyeti yeniden yargılamayı kabul ettiği takdirde hukuksuz bir devlet olduğunu kabul edecek. Biz ilk mahkemede usulsüzlük yaptık, doğru dürüst bir yargılamayı bile beceremedik demenin Türkçesi bu olacak.
Terör örgütü militanlarının o süreçte neler yapacağını düşünmek bile istemiyorum. Gösteriler, saldırılar, tahripler, kan ve gözyaşına hazır olmalıyız.
Acaba AB’nin Türkiye’ye kastı mı var diye merak ediyorum.
Bu adamın yeniden yargılanması, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüne sürülen kara bir lekedir. Kapitülasyon dönemi Avrupasının yüzünü yeniden görmekteyiz.
Tarih kitaplarında okurduk da, bazen inanmazdık. Hiç öyle şey olur mu derdik! Hani Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanan Ermeni ve Rum militanları devlet yakalar ve cezasını verir... Ve hemen ardından Rus, İngiliz veya Fransız sefiri gelip Babıali’ye (hükümete) fırçasını atar, suçluları alıp götürürdü.
Tarih kitaplarında okuyup da inanmak istemediğimiz şeyler başımıza şimdi geliyor!
Bundan sonra dökülen kanların hesabını kim verecek? AB mi? Yoksa onların her sözünü kutsal bir emir gibi algılayıp uygulamaya sokan içimizdekiler mi?
Yıllardır rahat yüzü görmeyen şu millete, terörde can veren dağ gibi yiğitlerin hesabını kim verecek?
AB mi, medya mı, AB’nin her dediğini yapanlar mı, ‘demokratlık’ diyenler mi, terör örgütüne kol kanat gerenler mi, kim?’
* * *
Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete! Teslim bayrağını çekmişiz, yabancıların kucağına oturmuşuz, onlar istedikçe istiyor, biz verdikçe veriyoruz. Ne uğruna?
AB hayalleri uğruna!
Bay Başbakan ‘AİHM kararı esasa değil, usule ilişkin. Öcalan zaten vicdanlarda mahkûm oldu’ diyor! Ciddi olamaz. Bence şaka yapıyor, espri yapıyor!
Türk devletleri tarihte böylesine bir aşağılanma sürecini sadece Osmanlı’nın çöküş yıllarında, kapitülasyon döneminde yaşamıştı.
O sorunu da Mustafa Kemal Paşa temelinden çözmüştü.
Ama o aslan yürekli, onurlu, yurtsever adam yıllar sonra bu günlere geleceğimizi, bu rezillikleri de göreceğimizi herhalde hiç düşünmemişti.
Şimdi kim çözecek?
Emin Çölaşan