ÜLKEMİZDE ilginç bir "siyaset hastalığı" vardır. Bir kez seçilen milletvekili orada hep kalmak ister veya kalacağını zanneder. Bunların çoğu partinin genel başkanı tarafından listeye konulmuş ve bu yolla seçilip Ankara’ya gelmesi sağlanmıştır. Dolayısıyla hemen hepsi genel başkanına gebedir.
Seçim sonrasında bazı istisnalar olur, milletvekilleri partiden istifa edip ya bağımsız kalır, ya da başka partiye geçer.
Bazıları ise partisine ve genel başkanına muhalefet eder ama partisinden istifa etmez. Bugün bunların örneklerini hem AKP’de, hem de CHP’de görmekteyiz.
Seçim yaklaştıkça özellikle çoğunluğu elde tutan iktidar partisinde "muhalefet sesleri" azalır... Çünkü her milletvekili yeniden listeye konulup seçilmeyi düşler. Siz bakmayın onların ağlaşıp sızlanmalarına, ayda sekiz milyar dolaylarında maaş almalarına karşın "paramız yetmiyor" diye dertlenmelerine!..
Hele iktidar milletvekilliği onlar için forstur, güçtür, egemenlik alanıdır. Nice valiler ve kaymakamlar, bürokratlar, bazı yerlerde yargı mensupları bile onların karşısında esas duruşta bekler. Çoğu iş sahibidir. Bazılarının süpermarketleri vardır! Özellikle müteahhit olanlar, ihale alanlar, iş bitirenler, ricacılar bu milletin vekili olma olayından her zaman kazançlı çıkarlar.
* * *
Bugün Ankara’nın Kızılcahamam ilçesindeki bir termal otelde Başbakan’la AKP milletvekilleri ve parti yöneticileri bir araya gelecek. Yarından başlayarak bu kampın magazin boyutunu medyada bol bol izleyeceksiniz.
Eşofmanla dolaşanlar, jimnastik yapanlar, güreş tutanlar, havuza girenler ve mayo biçimleri, tavla oynayanlar, örtülü veya örtüsüz eşleri ve daha bir sürü şey...
Bu toplantıda milletin vekillerinden beklenen, başbakan, bakanları ve parti yetkililerini sorularıyla biraz olsun sıkıştırmaktır.
Bunu kaç milletvekili yapabilir? Yapsa bile hangisine somut yanıt verilir?
Şu gerçeği iyi bilelim. Bugünkü AKP ve CHP milletvekillerinin en az yarısı önümüzdeki seçimde listeye giremeyecek. Onları genel başkanları listeye koymayacak.
Kim onlar? Partisi ve genel başkanı ile ters düşenler, parti açısından işe yaramayanlar, şu veya bu nedenle beğenilmeyenler, emirlere uymayanlar falan filan.
Her neyse, esas konumuz bunlar değil.
Yeniden seçilmeyi bekleyen ve beklemeyen AKP milletvekilleri yarın ve pazar günü bu kampta içlerinden geçen, vicdanlarını rahatsız eden konuları, işsizliği, piyasadaki durgunluğu, seçmenlerinden kendilerine yansıyan yakınmaları gündeme getirecekler mi? Bu mümkün olacak mı?
Örneğin şu anda Türkiye’nin en büyük yolsuzluk, hırsızlık, vurgun, hortum, eşi dostu zengin etme aracı olarak çalışan belediyelerin ve özellikle belediye şirketlerinin hesabını sorabilirler mi?
Uygulanan politikalar nedeniyle işinden atılan, işi varsa çoğunluğu asgari ücrete talim ettirilen ve açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insanımızın hesabını sorabilirler mi?
Özellikle büyük kentlerde tüketilen ve bir bölümü belediye şirketleri tarafından ithal edilip dağıtılan kalitesiz kömürün neden olduğu hava kirliliği ile yarattığı hastalıkları sorabilirler mi?
Dış politikada, özellikle Kuzey Irak, Kıbrıs, AB gibi konularda birbiri ardına uğradığımız yenilgileri gündeme getirirler mi?
* * *
Bu Kızılcahamam kampı iyi bir fırsattır. Milletin vekilleri iki gün için particilik yapmasınlar, akıllarını, vicdanlarını ortaya döksünler.
Lütfen, birkaç saatliğine bile olsun, hesap sorsunlar.
Yarından başlayarak çoğu dizden aşağı veya yukarıdaki mayoları, havuza nasıl atladıkları, yüzme biçimleri, eşofmanla poz vermeleri, jimnastik yapmaları gibi magazin içerikli konularla gündeme gelecekler.
Ne olur, iki gün için bunları unutup eleştiri yapsınlar, yol göstersinler, milletin dertlerini dile getirsinler.
Korkacak bir şey yok. Nasılsa her biri, önümüzdeki seçimde listeye konulmasa bile, milletvekilliğinden emekli olma hakkını elde ettiler. Her ay milyarlarca lira maaş alacaklar. Kendilerinin ve tüm aile bireylerinin bütün sağlık harcamalarını devlet karşılayacak. Hem de onların tercih ettiği en baba sağlık kuruluşlarında.
Haydi, lütfen!.. Bir kez olsun mayonuz, eşofmanınız, havuza nasıl atladığınız ve işin magazin boyutuyla değil, onurunuzla yapacağınız sorgulama ve eleştirilerle gündeme gelin. Kaybedecek bir şeyiniz yok.
Emin Çölaşan