Tribünler dolu!..
DOLU tribünlerde sloganlar atılıyor. Tribünlere çok sayıda "taraftar" getirilmiş. Çılgınca bağırıyorlar, alkışlıyorlar, şarkı söylüyorlar.
Ellerinde pankartlar, flamalar, horozlar falan var.
Amigo işaret veriyor, hep birlikte bağırmaya başlıyorlar:
"Gençlik seninle gurur duyuyor... Karizmatik Başbakan... İşte gençlik, işte Başbakan..."
Ekip daha sonra şarkı söylemeye başlıyor:
"Beraber yürüdük biz bu yollardaaaa..."
Amigolar ve ekip, Türkiye’nin çeşitli illerinden getirilip tribünlere yerleştirilmiş.
"Haydi genç arkadaşlar, yarın Ankara gezisi var. Otobüs beleş. Yeme, içme, yatma beleş... Paralar partimizden... Pamuk eller cebe gitmeyecek... Ancak hepiniz kravatlı olacaksınız... Bol gırgır, şamata ve eğlence olacak..."
Tribünler dolu... Tribünlerde slogan atılıyor, pankartlar açılıyor, şarkılar söyleniyor.
- Peki nerede bu tribünler! Hangi maçta?..
- Maçta falan değil efendim.
- Ya nerede?
- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Salı günü AKP Grup toplantısı yapılıyor. Tayyip Bey konuşurken bağırıp tezahürat yapsınlar diye özel olarak getirilen kişiler dinleyici localarında!
- Peki ama Meclis’te böyle çığırtkanlık yapılır mı? Yasak değil mi?
- Beyefendi, yasak vatandaşadır. Bunları iktidar partisi getirtti. Kim kime yasak uygulayacak! Zaten işin bir ara iyice suyu çıkınca Başbakan bile korumalarını göndertip ağırdan almalarını istedi.
* * *
İllerinden Meclis’e sevk edilen gençler tembihli. İyi bağıracaklar, Başbakan’a ve iktidara övgüler yağdıracaklar. Önceden hazırlanmış pankartlar açılacak.
Bindirilmiş kıtalarda kimlerin olduğunu elbette bilmiyoruz. Onlar belki iktidar partisine gönül vermiş birileri, belki de beleş Ankara gezisine getirilmiş kimseler. Belki bazılarının tuzu kuru. Aileleri zengin. Dolayısıyla bu iktidara destek vermeleri doğal.
Oysa tribünleri dolduran o gençlerin yaşıtlarından pek çoğu, hatta milyonlarcası, işsiz! Bazıları üniversite bitirmiş, iş bulamıyor. Bir bölümünün babaları da işsiz. İşyerleri kapanmış, işlerinden olmuşlar.
Ama onlar Meclis tribünlerinde amigoluk yapıyor, bağrışıyor, slogan atıyor. Belki bir bölümü Türkiye’nin nerelere sürüklendiğinin farkında bile değil...
Ve o yüzden bu siyasi televolede çığırtkanlık rolü almayı kabul etmişler.
Rol alanlar değil, onlara Meclis çatısı altında goygoyculuk yaptıranlar utansın.
İran’la işbirliği!!!
İRAN Dışişleri Bakanı Muttaki Ankara gezisinde Başbakan, Dışişleri Bakanı ve bakanlarla görüştü. Bu arkadaş yıllar önce İran’ın Ankara Büyükelçisi idi. Kendisiyle uzun bir söyleşi yapmıştım. Büyükelçilikte baş başa öğle yemeği yedik. Sigara içiyordu. Benden bir ricada bulundu:
"Sigara içtiğimi lütfen yazmayın."
Zaten yazılacak bir şey değildi de, nedenini sorduğumda, Humeyni rejiminin sigaraya da karşı olduğunu söyledi. Bir büyükelçi düşünün ki, sigara içtiğinin yazılmasından korkuyordu. O şimdi aynı molla rejiminin Dışişleri Bakanı.
Türkiye’ye gelen İran heyetleri, Türk devletinin protokolünü tanımaz, Anıtkabir’i ziyaret etmezler. ****** onların birinci hedefi ve düşmanıdır. ******’ten, aynen bizdeki bazıları gibi nefret ederler.
Neyse, konumuz bunlar değil. Bu şahıs Ankara’ya geldi. Yanında gezdirdiği tercümanı kadındı...
Ve örtülüydü.
Bizimkilerle yaptığı bütün görüşmelerde tercümanlık görevini bu kadın üstlendi. Önceki gece ekranlarda, dün de gazete sayfalarında bu İranlı kadının görüntüleri yayınlandı.
Demek ki Türk devletinin bu konuda tercümanlık yapacak bir görevlisi yoktu! İran ise bu kadına özellikle görev vermişti. Oysa aynı Muttaki başka ülkelere gittiğinde yanında erkek tercüman götürüyordu.
Ankara’da oynanan oyun çok basitti. İran’la bizimkiler bu konuda anlaşmıştı. Tercüman örtülü bir kadın olacaktı. Ama o örtülü kişi Türk olursa bizimkiler açısından iş büyürdü! İranlı olması gerekiyordu.
Böyle örtülü-tesettürlü bir görüntü elbette bizimkilerin de işine gelmiş, pek hoşlarına gitmişti.
Hey gidi Türkiye Cumhuriyeti hey!.. Hey gidi ******’ün devleti hey!
Emin Cölasan