SEVGİLİ okuyucularım, Abdullah Gül’den bugünlerde epeyce söz ettim, sizlerden özür diliyorum! Ama başka çare yoktu...
Çünkü bunlar geçmişte söylediklerini bugün inkár eden, dün kabul ettiklerini bugün reddeden tutarsız siyasi kadrolar.
Şimdi erken seçim olayına karşı çıkıyorlar... Çünkü Meclis’te çoğunluk onlarda. Dün ise "erken seçim" diye Meclis kürsüsünden haykıran yine onlardı.
İnsan belleği unutuyor ama arşivler unutmuyor. Bugün yine devlet arşivini konuşturacağım.
Günlerden 31 Temmuz 2002. AKP kurulmuş. Abdullah Gül de Refah Partisi ile ilişiğini kesip bu partiye geçmiş.
TBMM’de erken seçim kararı tartışılıyor.
Bakınız Kayseri milletvekili Abdullah Gül o tarihte erken seçimi Meclis kürsüsünden nasıl savunup övgü düzüyor! Tutanaklardan özetle veriyorum:
***
"Değerli arkadaşlar, bugün TBMM’den bu kararı (erken seçim kararını) çıkarırsak, 17 ay önce seçim yapmış olacağız. Aslında bu ilk defa olmuyor. 1983’ten beri yapılan bütün seçimlerin zamanından önce yapıldığını göz önüne alırsak, aslında anormal bir durum olmadığı gözükmektedir.
Ama erken seçim arzuları da durduk yerde gündeme gelmiyor. Hiçbir şey yokken, her şey düzgün devam ederken erken seçim çağrıları yapılmıyor. Hükümetler halkın sorunlarını çözseler, ülkeyi bir adım daha ileri götürseler, zaten kimse ortaya çıkıp erken seçim talebinde bulunma cesaretini de gösteremez. (Bu sözleriyle günümüzü, kendi hükümetinin dönemini anlatıyor.)
Bir ülke krize girdiğinde, bunalıma girdiğinde, bir ülkeye umutsuzluk ve karamsarlık çöktüğünde yapılması gereken en doğru işin seçime gitmek olduğunu biliyoruz. Siyasi tarihimize baktığımız zaman bazen acı acı ’keşke erken seçim kararını vaktinde alsaydık’ dediğimizi çok iyi biliyoruz.
O açıdan, belirsizlikleri gidermek için seçime müracaat etmek zorundayız.
Bizler millet iradesine inanan insanlarız. Demokrasiye inandığımıza göre, o zaman milletin karşısına gitmenin de çekinilecek bir şey olmadığına inanıyoruz..."
***
Bundan sadece dört yıl önce Meclis kürsüsünde bu sözleri söyleyen ve söyletenler, şimdi erken seçim isteyenlere en ağır sözcüklerle, hakarete varan ifadelerle saldırıya geçtiler.
"Hayatında iki koyun gütmemiş olanlar... Aç tavuk kendini buğday ambarında zannedermiş..." gibi ahlak ve edep dışı sözlerle, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere herkese saldırıyorlar.
"Şeyini şey ettiğimin şeyi" ise Meclis Başkanlığı makamına oturmuş, kendisinin heykeli dikilmesi gerektiğinden dem vuruyor!
Bu kadro yakın geçmişte AB, ABD ve IMF’ye yine Meclis kürsüsünden dümdüz giderdi. Bunların bir bölümünü Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener’in ağzından ve yine Meclis tutanaklarından burada belgeledim.
Ağızlarını bile açamadılar.
Refah Partisi milletvekili Abdullah Gül haykırıyordu:
"Değerli arkadaşlar, AB Hıristiyan kulübüdür. Türkiye’yi hiçbir zaman içine almayacaktır. Bizi zenginler köşkünün bahçesindeki kulübeye koyacaklar..."
İktidara gelince kendileri AB, ABD ve IMF’ye teslim oldular.
Bu inanılmaz dönekliğin nedenini kendilerine burada sordum.
Yanıt veremediler.
Elbette veremezler çünkü böylesi dünya siyaset tarihinde görülmedi, işitilmedi.
Peki yarın Türk milleti bunları kendilerine sormayacak mı? O zaman ne diyecekler?
Dün dündür, bugün bugündür!
***
Evet, erken seçim lafları ortaya durup dururken çıkmıyor. Bunu Abdullah Gül bile Meclis kürsüsünde kabul ediyordu: "Erken seçim arzuları durduk yerde gündeme gelmez. Hiçbir şey yokken, her şey düzgünken erken seçim çağrıları yapılmaz. Ülkeye umutsuzluk ve karamsarlık çöktüğünde yapılacak şey erken seçime gitmektir."
Şimdi her şey güllük gülistanlık!.. Ve erken seçim tu kaka!
Recep Bey cumhurbaşkanı olursa, Abdullah Bey başbakan olacak.
Türkiye Cumhuriyeti, hayatı bu belgeli çelişkilerle geçen kadroların elinde çoook (!) çok iyiye gidecek.
Emin Çölaşan