Bilgi ve Tartışma Platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Laiklik Niçin Tehlikede

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Türkiyem




Mesaj Sayısı : 245
Kayıt tarihi : 01/06/08

Laiklik Niçin Tehlikede Empty
MesajKonu: Laiklik Niçin Tehlikede   Laiklik Niçin Tehlikede EmptyPerş. Tem. 03, 2008 1:38 am

LAİKLİK NİÇİN TEHLİKEDE I "DIŞ DİNAMİK ÖĞELERİ"

Ben Türkiye'de laikliğin tehlikede olduğu kanısındayım.
Bu kanımı şu gözlemlere dayandırıyorum:

Türkiye'de laiklik hem iç hem de dış dinamik ögelerinin tehdidi altındadır.

Bu iki grup öge, birlikte etki yaptıkları zaman, hele hele biraz aşağıda işaret edeceğim biçimde, birbirine aslında zıt olan dış dinamik ögeleri, bu zıtlıklarına karşın, Türkiye üzerinde aynı yönde etkide bulunduklarında, toplumu çok derinden sarsabilir.

Önce dış dinamik ögelerini irdeleyelim:

Türkiye iki genel dış dinamik grubunun etkisi altındadır.

Bunlardan biri Batı dünyası öteki İslam alemidir.

Batı dünyası da Türkiye üzerine biri ABD öteki AB olmak üzere iki ayrı merkezden etki yapmaktadır.

Şimdi bu üç "etki merkezinin" laiklikle ilgili durumlarına bakalım:

ABD Soğuk Savaş'ın başlamasıyla birlikte, Sovyetler Birliği'ne karşı mücadele için dünyada ve Türkiye'de İslamcı akımları hem siyasal, hem toplumsal ve kültürel, hem de ekonomik olarak desteklemiştir.

Soğuk Savaş'ın bitmesiyle, İslam terörü 11 Eylül 2001'de Amerika'yı da vurunca, ABD küreselleşme bağlamında dünya egemenliğini pekiştirmek için yeni önlemler almaya başlamış, Afganistan'ı ve Irak'ı işgal, ve Büyük Ortadoğu Projesini de ilan etmiştir.

Bu proje çerçevesinde "ılımlı İslam" siyasetini uygulayan bir müttefiğin yani Türkiye'nin, İslam dünyasında işlevsel olacağı düşüncesiyle, ülkemize biçilen rol "ılımlı İslam" modelidir.

Ilımlı ya da sert bir İslam modelinin laikliğe aykırı olduğu, demokratik (ve laik) sistemden bir geriye dönüşü gerektirdiği açıktır.

Huntington'un ünlü kitabında dile getirdiği öneri budur.

Batı dünyası içindeki ikinci çekim merkezi olarak ülkemizi doğrudan etkilemekte olan AB'nin laikliğe bakışı da ABD'ninkinden çok farklı değildir.

Örneğin Almanya yıllardır İslamcı örgütleri korumuş hatta beslemiştir.

AB, Türkiye'deki "İslamcıların" demokrasi adına yaptıklarını öne sürdükleri hemen hemen her laiklik karşıtı eyleme destek vermiştir.

AB'nin buradaki rolü iki taraflıdır:

Bir yandan Türkiye'yi AB üyesi olarak görmek isteyenler, İslama da hoşgörülü baktıklarını kanıtlamak için böyle davranmakta, öte yandan Türkiye'yi AB'den dışlamak isteyenler, "Türkiye bir İslam ülkesidir, kültürü bizimle bağdaşmaz" kozunu kullanmak için bu oluşuma destek vermektedir.

Sonuç olarak AB'nin de Türkiye üzerindeki etkisi, farklı grupların farklı nedenlerine dayansa da, aynı doğrultuda, laikliği zayıflatıcı yönde olmaktadır.

Dış dinamik ögelerinin ikinci grubu olan İslam alemine gelince, bunun etkisi tartışmasız olarak laiklik karşıtıdır.

Demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni hem kendi otoriter ve totaliter iktidarlarına, hem de bu iktidarlarını dayandırdıkları dinsel kültüre karşı bir tehdit olarak gören İslam ülkeleri, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri laiklik ilkesine olan düşmanlıklarını hiç saklamamışlardır.

Üstelik bir komşu İslam ülkesi, Türkiye'de demokrasiyi savunan kamuoyu liderlerini öldüren İslamcı katillere bizzat destek vermiştir.

Bu çerçevede Türkiye'nin sorunu gibi görülen bir "Türban bunalımının" aslında çok daha geniş boyutlu bir "Ortadoğu ve hatta bir siyasal İslam sorunu" olduğu, Fransa'ya karşı girişilen, ülkemizle birlikte Doğu ve Batı dünyasının pek çok büyük merkezinde aynı günde sergilenen eşgüdümlü protesto eylemleri ile iyice açığa çıkmıştır.

Sonuç olarak Batı dünyası içindeki iki ayrı merkez ile, temelde Batı dünyasına zıt olan İslam alemi, hep birlikte Türkiye'deki laikliği tehdit eden bir yöneliş içindedir.

Bu muazzam etkiye bir de iç dinamik ögeleri eklenince, aklı başında hiçbir insanın laikliğin tehlikede olduğunu görmemesine olanak yoktur. İç dinamik ögeleri haftaya.


Emre KONGAR
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Türkiyem




Mesaj Sayısı : 245
Kayıt tarihi : 01/06/08

Laiklik Niçin Tehlikede Empty
MesajKonu: Geri: Laiklik Niçin Tehlikede   Laiklik Niçin Tehlikede EmptyPerş. Tem. 03, 2008 1:39 am

LAİKLİK NİÇİN TEHLİKEDE - II - "İÇ DİNAMİK ÖĞELERİ"

Türkiye'de laiklik, Cumhuriyet'le birlikte yukardan aşağı bir süreç içinde kabul edildiğinden, tabii ki bir toplumsal tabana değil, bir siyasal kadronun devrimci ideolojisine dayalıydı.

Bu nedenle de zaman içinde, hem siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmelere hem de bu gelişmelere öncülük edecek bir eğitim seferberliğine dayalı olarak yerleşmesi öngörülmüştü.

Oysa siyasal ve toplumsal bilinçlenme ile bu bilinçlenmeye öncülük etmesi beklenen eğitim, çok partili düzene geçildikten sonra laiklik konusunda ciddi bir kesintiye uğradı.

1950'de iktidara gelen Demokrat Parti, "Topluma mal olmuş ****** Devrimleri" ve "Topluma mal olmamış ****** Devrimleri" konulu bir tartışma açarak, geri adımlar atmaya başladı. Önce Türkçe Ezan Arapça'ya çevrildi. Sonra okullarda kullanılan dil yeniden eski terimlere döndürüldü.

Zaten vazgeçilmiş olan Köy Enstitüleri eğitimi yerine, İlahiyat Fakülteleri ve İmam-Hatip okulları açılmaya başlandı.

Başbakan şeyhlerin elini öperek siyasal destek aradı.

Bu arada laik ve demokratik bir rejimin güvencesi olan çağdaş sınıfsal gelişme çok yavaş ilerliyordu.

27 Mayıs 1960'da kesintiye uğrayan eğitimdeki bu geriye dönüş, Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisi'nin 1965 yılında iktidara gelmesiyle yeniden başladı.

1975'den itibaren de, kurulan Birinci ve İkinci Milliyetçi Cephe Hükümetleri zamanında, genel eğitimin, İmam-Hatip eğitimine kaydırılması topluma egemen oldu.

1980 askeri darbesi, hem din eğitimini zorunlu kılarak, hem de İmam-Hatiplilerin bütün üniversitelere girişlerini sağlayarak bu "laiklikten geri dönüş" projesine destek verdi.

Bu arada "demokrasinin sadece bir çoğunluk yönetimi olduğu", "devletin milletle kavga ettiği" gibi genel siyasal sloganlarla, laiklik temeline dayalı gerçek demokrasinin kuyusu ideolojik ve siyasal olarak kazılmaya başlandı.

Derken "Türban eylemleri" ortaya çıktı.

Artık, "laiklik karşıtı tabanın oluştuğu ve eyleme geçmesi gerektiği" düşünülüyordu.

Eğitim, demokrasiye bağlı değil, tam tersine, laiklik karşıtı insanlar yetiştirmeye başlamıştı.

Bu çerçevede gelişen siyasal akımın temsilcisi olan Refah Partisi'nin önü 28 Şubatta kesildikten sonra, ortaya AKP çıktı.

Merkez sağın yolsuzluk ve kötü yönetim dolayısıyla, orta solun da liderlik sorunlarından dolayı çökmesinden sonra AKP bu boşluktan yararlanarak iktidar oldu.

Bugünkü iktidarın kökü, demokrasiden yararlanarak, onu değiştirmeye ve laiklikten uzaklaşarak din ağırlıklı bir yönetim oluşturmaya kararlı kadrolardan oluşmaktadır.

Bu kadroların bir bölümü artık değiştiklerini ve demokrasiye inandıklarını belirtmektedir.

Fakat yapılanlar, laiklik karşıtı eğitim sürecini ve devlet yönetimini destekleyen bir görünüm sergilemektedir.

Toplumun ekonomik ve kültürel gelişme düzeyi ise, henüz demokrasiyi (ve tabii laikliği) tüm kurum ve kurallarıyla benimseyen, destekleyen bir sınıfsal yapı üretememiştir.

Dolayısıyla, eğitim hâlâ laiklik konusundaki en önemli araçtır.

İktidarın pek çok şeyi riske atan, hem ortaöğretime, hem de üniversitelere yönelik "kendi dediğini yaptırma" inadının altında laiklik karşıtı özlemlerinin yatmadığı artık pek çok kişinin inanmadığı bir iddiadır.

Manzara, bugünkü AKP iktidarının, kendisini üreten laiklik karşıtı eğitim sürecini daha da güçlendirmek ve pekiştirmek istediği biçimindedir.

Üstelik bu amaç, yine Türkiye'de tarihsel olarak demokrasinin yozlaştırılmasının en önemli ifadeleri olan "milli egemenlik", "milli irade" gibi totaliter özlemelere açık görüşlere dayandırılmaktadır.

Şimdi bir an durup düşünelim:

Avrupa Birliği sözcüleri durup dururken ne diye "Kemalizme" saldırmaktadır?

İşte bu sorunun yanıtı, iç ve dış dinamik ögelerinin hep birlikte Türkiye'deki laik ve demokratik düzene karşı oluşturdukları tehdidin bir ifadesidir.

Cephenin gücü, tehlikeyi büyütmektedir.


Emre KONGAR
www.kongar.org
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Türkiyem




Mesaj Sayısı : 245
Kayıt tarihi : 01/06/08

Laiklik Niçin Tehlikede Empty
MesajKonu: Geri: Laiklik Niçin Tehlikede   Laiklik Niçin Tehlikede EmptyPerş. Tem. 03, 2008 1:39 am

LAİKLİK NİÇİN TEHLİKEDE - III - "CİNAYETLER VE İNTİHAR SALDIRILARI"

Radikal İslamcı katillerin 1990'dan sonra işledikleri önemli cinayetleri kısaca anımsayalım:

Prof. Dr. Muammer Aksoy, Ankara 31 Ocak 1990.

Çetin Emeç, İstanbul, 7 Mart 1990.

Turan Dursun, İstanbul 4 Eylül 1990.

Doç. Dr. Bahriye Üçok, Ankara 6 Ekim 1990.

Uğur Mumcu, Ankara 24 Ocak 1993.

Ali Günday, Gümüşhane, 25 Temmuz 1995.

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Ankara, 21 Ekim 1999.

İhsan Güven, İstanbul, 30 Nisan 2004.

(Bu listeye 18 Aralık 2002'de Ankara'da öldürülen Necip Hablemitoğlu'nu dahil etmedim, çünkü o cinayetin faili ya da failleri henüz belirlenemedi.)

Bu cinayetlere, 2 Temmuz 1993'deki Sivas Katliamını, Kasım 2003'de İstanbul'da, intihar saldırıları yoluyla yapılan Sinagog, HSBC Bank ve İngiliz Konsolosluğu bombalamalarını ve yine İstanbul'da 9 Mart 2004'de Kartal Mason Locasına düzenlenen intihar saldırısını ekleyin, manzara bütün ciddiyeti ile ortaya çıkacaktır.

Bu dönem içinde, aralarında kendini "İslamcı feminist" diye niteleyen Gonca Kuriş de olmak üzere pek çok insanı öldüren bir İslamcı katil şebekesinin korkunç cinayetleri de kamuoyu tarafından hâlâ unutulmamıştır.

Tabii her ideolojinin ya da inancın radikal taraftarları, şiddet eylemcileri olabilir.

Böyle katiller ya da fanatikler var diye hiçbir ideoloji, inanç ya da din toptan suçlanamaz.

Nitekim, İslam adına eylem yaptıklarını öne süren bu katillere karşı da ilk önce Türkiye'deki bazı gerçek din bilginlerinden tepkiler gelmiş, Müslümanlığın bu cinayetlerle bağdaşmadığı ve özdeşleştirilemeyeceği vurgulanmıştır.

Ama yine de toplumsal gerçek bütün acılığıyla ortadadır:

Laik ve demokratik düzene yürekten bağlı, üstelik üniversite hocası, yazar veya düşünür kimlikleriyle ön planda olan, önemli bir bölümü de kendilerini "******çü" diye niteleyen "kamuoyu önderleri" teker teker öldürülmektedir.

Böylece bir yandan toplumun laik ve demokratik kesimlerine, kendilerini "******çü" diye niteleyen bireylerine korku salınmakta, öte yandan, demokrasiyi savunan liderler ortadan kaldırılarak, laikliğin ve dolayısıyla demokrasinin düşünsel planda gelişmesi önlenmektedir.

Bu manzaranın Türkiye'deki laiklik karşıtı akımları güçlendirdiğini görmek için insanın siyasal ya da sosyal bilimci olmasına gerek yoktur.

Bu insanlık dışı cinayetler serisi, tek başına bile bir rejimi tehdit edebilecek boyutlara ulaşmışken, siyasetin ve bürokrasinin çeşitli yerlerindeki kadrolaşma hareketleri, türban eylemleri ve İmam-Hatip eğitiminin genelleştirilmesi ve yaygınlaştırılması çabaları olayı daha vahim bir hale getirmektedir.

Buna bir de Amerika'nın ve Avrupa Birliği'nin "Ilımlı İslam" yaklaşımını ve Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Türkiye'ye biçilmek istenen rolü eklerseniz, tehlikenin ne denli büyük olduğu açıkça ortaya çıkar.

Ben demokrasiye inancımı hiçbir zaman yitirmedim.

Demokrasiyi sadece ülkem için değil, tüm dünya düzeni için de bir çıkış olarak görüyorum:

Şu anda dünyada görülen tüm olumsuzluklara karşın, bütün ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerinde, demokratik bir yapı çerçevesinde, eşitlikçi ve adil, insan haklarına dayalı bir düzen içinde yaşayacaklarına inanıyorum.

Ama demokrasi ideali için, insanların ve devletlerin çok çaba sarf etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Sonunda her toplum ve genel olarak insanlık, ancak kendi çabalarıyla hak ettiği mutluluk ve refah düzeyine erişebilir.

Emre KONGAR
www.kongar.org
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Laiklik Niçin Tehlikede
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Fransa'da Laiklik

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bilgi ve Tartışma Platformu :: Kültür,Sanat ve Kitap :: Usta Kalemler :: Emre Kongar-
Buraya geçin: