Din ve Siyaset
İnsanlık yerleşik kültüre geçtiğinde, yani Tarım Devrimi döneminde, tek tanrılı dinler siyasetin doğrudan aracı oldu.
Allah'ın emirleri, insanlara peygamberler ve onların takipçileri tarafından iletildi; insanlar dinlerine ve mezheplerine göre devletlere ayrıldılar.
Tarımla uğraşan yani köylülerden oluşan halk, yöneticisinin dinine ya da mezhebine tabi oldu.
Savaşlar, toprak edinmek ya da toprağı korumak için, ama Allah adına yapıldı.
Galip gelenin inancı , bu inancın egemen olduğu devlet, güçlendi ve büyüdü .
Din ya da mezhep, sadece devletlerin resmi kimliği değil, günlük yaşamın da düzenleyicisi oldu.
Hükümdarlar, dinlerin ya da mezheplerin başı sayıldıklarından, onlara karşı çıkanlar, Allah'a da karşı gelmiş muamelesi gördü.
Hıristiyanlıktaki ilk büyük bölünmenin Roma İmparatorluğu 'nun parçalanması ile ortaya çıktığını, Müslümanlıktaki mezhepleşmenin ise Dört Halife dönemindeki Hz. Ali ile Muaviye arasındaki iktidar kavgasından kaynaklandığını herkes bilir.
***
Anadolu-Türk Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı'ndan değişiktir:
Daha insancıl , daha hoşgörülü daha farklıdır Anadolu insanının inancı.
Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türkler, yolda sadece Araplarla ve Arap İslamı ile değil, Maveraünnehir bölgesinde Hacı Bektaş-ı Veli gibi, Ahmet Yesevi gibi büyük din bilginleri ve düşünürler ile de tanışmışlar, hem bu nedenle, hem de Osmanlı'nın bir Cihan İmparatorluğu olmasının getirdiği zorunluluklarla, hümanizm ve tolerans çizgilerinde daha derin ve farklı bir yapı geliştirmişlerdir.
***
Bugün dünya üzerinde bir tehdit olarak algılanan İslamcı terör olgusunun, Anadolu İslamı ile uzak yakın bir ilgisi yoktur.
Bu terörün kökleri, gerek eski gerekse yeni, birtakım siyasal hareketlere öncülük eden Arap İslamı 'nda yatmaktadır.
Ne yazık ki ABD öncülüğündeki , evrensel dinci siyaset , hem Hıristiyanlık hem de Müslümanlık açılarından köktenci yaklaşımı benimsediği için, El Kaide terörü ile Bush yayılmacılığı birbirini destekler hale gelmiştir.
Ve yine ne hazindir ki, Türkiye de bundan etkilenmiş, Anadolu 'nun o engin hoşgörüye, derin bir insan sevgisine dayalı dini inanç ve uygulamaları, katı ve şiddete dönük yorumların önünde geriletilmiştir.
***
Ekonomide bir kural vardır:
"Kötü para iyi parayı kovar" denir.
Her toplumda değil, ama dinin siyasete alet edildiği toplumlarda , inanç ve ideoloji dünyasında da "Sert inanç, yumuşak inancı kovmaktadır."
Bu nedenle Türkiye'ye dayatılmak istenen "ılımlı İslam" modeli kaçınılmaz olarak köktenci (radikal) siyasal İslama yol açar.
***
Bir din-tarım imparatorluğu olan Osmanlı 'nın toplumsal ve kültürel mirası üzerine, laik ve demokratik bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti' nin kuruluş dönemi, ne yazık ki "Soğuk Savaş" ın başlaması ve Türkiye üzerindeki Sovyet taleplerinin ortaya çıkmasıyla, 1945'ten başlayarak bir duraklama ve gerileme sürecine girmiştir.
İşte Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin, Cumhuriye t gazetesinin bombalanması ve Danıştay baskını ile Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin 'in öldürülmesinin ve Malatya'da gırtlağı kesilerek katledilen üç kişinin ardında bu gerçekler yatmaktadır.
Sorun, ne Müslümanlıktadır, ne dinde ne de dindarlarda:
Sorun, dini politikaya alet eden, dinci politikacılardadır.
***
2007 Türkiyesi'nde bir 23 Nisan günü böyle bir yazı yazmak zorunda kalmak ne kadar yüreğimi acıtıyor bilemezsiniz