DOĞU CEPHESİ
Elviye-i Selase (Üç Sancak)
Brest Litowsk Antlaşması'ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu 1878'de Ruslar'a kaybettikleri Batum, Kars, Ardahan'ı, plebisit yapılarak elde etme hakkını kazandı. Türk ordusu Nisan-Temmuz 1918 arasında Batum'dan Bakü'ya kadar olan yerlere girdi. Osmanlı Devleti buraları ele geçirir geçirmez Elviye-i Selase'de (Batum, Kars, Ardahan) plebisit yaptırdı. 14 Temmuz'da yapılan plebisitte 87.084 kişiden 84.124'ü Osmanlı Devleti lehinde oy kullandı. Fakat bu topraklar uzun süre elde tutulamadı. Mondros Ateşkesi hükümleri gereğince Türk kuvvetleri 1914 sınırlarına çekilerek buraları terk ettiler. Türk ordusu buradan çekilirken milis örgütler kurmuştu. "Milli Şüra" adını alan bu örgütlerin en etkilisi Kars'taki İslam Şurası idi. 5 Kasım 1918'de kurulan bu örgüt 17 Ocak 1919'da bir kongre toplayıp "Cenub-i Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi" adındaki Kağızman, Iğdır, Şavşat, Nahcıvan, Ordubad şehir ve kasabaları içine alan bu Hükümetin ağır silahları olmayan küçük bir ordusu da vardı. 13 Ocak 1919'da Kars'a giren İngilizler önce bu hükümete dokunmadılar. Fakat bir süre sonra Ermeni isteklerine uyan İngilizler, Geçici Hükümet'in Ermeniler'in geri dönmesini red etmesi ve İngiliz isteklerine karşı koyması üzerine 12 Nisan 1919'da Cihangiroğlu İbrahim Bey Hükümeti'ni dağıttılar üyelerini Malta'ya sürdüler. Bütün bölgenin yönetimine el koyacaklarını ilan ettiler. Fakat gerçekte yönetimi Ermeniler'e teslim ettiler. Ermeniler Erzurum ve Van'a kadar uzanan yerleri de istemeye başladılar Yörede inceleme yapmaya gelen General Harbord 22 Eylül 1919'da M. Kemal ile görüştü. Ermeni ve İngiliz iddialarının asılsızlığını gördü.
Ermeni Harekatı
B.M.M. nin açılışını izleyen tarihte bir yandan iç ayaklanmalar ülkeyi sarsarken, diğer yandan 22 Haziran'da Yunan ordusu saldırıya geçerek Bursa'yı aldı. Batıda bu gelişmeler sürerken, Doğu'da da Ermeni saldırıları tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Ermeniler Paris Barış Konferansı'na da başvurarak Türkiye'de 2.100.000 Ermeni bulunduğunu ileri sürerek "Altı Vileyet"e ek olarak, Adana, Mersin, İskenderun, Sivas, Tokat, Amasya, Trabzon ve hemen bütün Doğu Anadolu'yu içine alan toprakların kendilerine verilmesini istemişlerdi. Mondros Ateşkesi'nden sonra 9. Ordu kaldırılınca 15. Kolordu kurulmuştu. Kolordunun Komutanı Kazım Karabekir Paşa Ermeni saldırıları karşısında, Kars-Bakü yolunu açmak, Ermenilerin İslam halka yaptıkları zülmü durdurmak ve Ermenilerin saldırısına fırsat vermeden Elviye-i Selasiye'yi (Kars, Ardahan, Batum) ele geçirmek için hazırlıklara başladı. İstanbul'un işgali ve Doğu'nun Ermeniler'e verileceğinin duyulması üzerine buradaki Kürt aşiretleri, Karabekir'e başvurarak "Din ve vatan uğrunda açılacak mücadeleye katılamaya hazır olduklarını." bildirdiler.
Ermeniler'in müslümanlara karşı zulmü her geçen gün artıyordu. Bu sırada Kızılordu, Denikin ordusunu yenmiş ve Kafkasya yolu açılmıştı. Kızılordu'nun buraları işgali an meselesi idi. Bunun üzerine M. Kemal Paşa Karabekir'e düşüncesini sordu. Karabekir, fazla beklemeden Brest Litowsk'ta çizilmiş sınırlara kadar olan yerlerin (Kars, Ardahan, Batum) hemen işgali gerektiği yanıtını (28 Mart 1920) verdi. Bu sırada Ermeni konusu Paris ve San Remo'da gündeme gelmişti. Fakat İngiltere, konuyu eskisi kadar desteklemiyordu. A.B.D. Başkanı ise Ermeni mandası yanlısıydı. General Harbord bunun için 59.000 askere ve 750 milyon dolara ihtiyaç olduğunu bildirmişti. Büyük devletlerin Ermeni sorununu gündeme getirdiği bir sırada T.B.M.M. Ermeniler'e taarruz edilmesinin zararlı olacagını düşündü ve Kazım Karabekir'e saldırıyı ertelemesini bildirdi. Fakat Kızılordu'nun Kafkasya'ya girmesi üzerine T.B.M.M. Hükümeti taarruza karar verdi ve 9 Haziran 1920'de Doğu illerinde kısmi seferberlik ilan edildi. 15. Kolordu Komutanlığı, Doğu Cephesi Komutanlığı'na çevrildi ve yetkileri genişletildi. Bu sırada (15 Haziran) Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin'in mektubu geldi. Ruslarla başlayan iyi ilişkilerin bozulmaması için Ermeni harekatı yine ertelendi. Sovyetler Birliği ile görüşmelere giden Bekir Sami Bey Çiçerin'le görüştü. Çiçerin Kars, Ardahan, Batum'un Ermenilere geri verilmesini istedi. M. Kemal Paşa Misak-ı Milli sınırlarını parçalayan bu öneriyi geri çevirdi. Ermeniler de 12 Ağustos'tan itibaren Oltu bölgesinde saldırıya geçip,Türk halka zulme başladılar. Türk ordusuna da saldırmaktan çekinmiyorlardı. Durumu 23 Eylül'de T.B.M.M.'ne yazan Kazım Karabekir 27 Eylül'de karşı taarruza geçeceğini belirtti. Ermeniler zaten 24 Eylül tarihinde genel taarruza başlamışlardı. Türk ordusu 28 Eylül sabahı karşı taarruza başladı. 29 Eylül'de Sarıkamış kurtarıldı. Fakat Sovyetlerin alacağı durumun beklenmesi için ileri harekat durdu. Sovyetler eski görüşlerinde ısrar edince, M. Kemal, Misak-ı Milli'den ödün verilmeyeceğini bildirdi.
21. Ekim'de de Karabekir Paşa'nın isteği kabul edilerek, Ermeni ordusunu yok etmesi izni verildi. 28 Ekim'de yeniden taarruza başlayan Türk ordusu 30 Ekim'de Kars'ı geri aldı. Ermeni ordusu çok ağır bir yenilgiye uğratıldı. 1.100 ölü ve 1.500 esir verdiler ve ağır silahlarını bırakmak zorunda kaldılar. Misak-ı Milli sınırlarına ulaşan Türk ordusu ilerleyişini durdurdu. Ermeni siyasi varlığını ortadan kaldırmak amacında olmayan Türkiye, Taşnakların gücünü kırarak hedefine ulaşmıştş. Gümrü'yü de terk eden Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar ve 17 Kasım'da Ateşkes kabul edildi. Gümrü'de başlayan görüşmeler sonunda 3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imza edildi. T.B.M.M.'nin ilk askeri başarısı sonucu ilk anlaşması olan Gümrü ile Kars, Sarıkamış, Kağızman, Rulp ve Iğdır yeniden Türk topraklarına katıldı. Bu sırada B.M.M. Hükümeti Gürcistan'a bir nota vererek, Ardahan, Artvin ve Batum'un Türkiye'ye bırakılmasını sağladı.
Bu antlaşmanın imzalanması ile Türkiye Doğu Cephesinde üstün geldi. Barışın sağlanmasıyla, bu cepheden önemli sayıda asker, silah ve cephane Batı Cephesi'ne taşındı. 5 Aralık 1920'de Ermeni Hükümeti Sovyetleştirilince, burada Sovyetler egemen oldular. Sovyetler barış antlaşmasının değiştirilmesini istiyorlardı. Ankara bunu kesin bir şekilde red etti. Öyle görülüyordu ki, bu cephede kesin barış henüz sağlanmış değildi. Sovyet istekleri, Ermeni isteklerinden farksız olduğu için Türk-Ermeni sorununun yerini, Sovyetlerin Ermenistan'ı ele geçirmesinden sonra Türk-Sovyet sorunu aldı ve Moskova Antlaşması'na kadar sürdü.