BATI ANADOLU'DA YUNAN İLERLEYİŞİ VE TÜRK DİRENİŞİ
Batı Anadolu Kuva-yı Milliyesi
Hemen hiç hazırlığı olmadan, büyük maddi olanaksızlıklarla Birinci Dünya Savaşı'na girmiş ve savaş içinde birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki cephelerde savaşmış, hayalci bir kadronun elinde yanlış yönetilmiş, tifüs, kolera, açlık, cephane noksanlıklarına rağmen dünyanın en büyük devletlerinin (Rusya, İngiltere, Fransa) ordularına karşı dört yıl savaşmış bulunan Türk orduları yenilmiş olmasına rağmen, ateşkes antlaşması imzalandığı tarihte düşman ordularını anavatanına sokmamıştı. Fakat 30 Ekim 1918'de kaderini galiplerin eline terk etmiş olan Osmanlı Padişahı'nın teslimiyetçi politikası ile Türk yurdu yağmalanıyordu. Tek başına Türkiye'nin bu zayıf haliyle bile baş edebilmekten çekinen Yunan orduları 15 Mayıs 1919'da İngiliz , Fransız ve Amerikan koruyuculugunda İzmir'e çıkmıştı. Yunanlılar, Türk ordularının dağıtılmış, silah ve cephanesi elinden alınmış, İtilaf Devletleri'nin tehdidi altındaki Padişah'ın herşeye razı durumuna güvenerek, büyük hayallerini gerçekleştirebileceklerini, Batı Anadolu'yu kolayca ele geçirebileceklerini umuyorlardı.
1918 Aralık Ayı içinde İngiliz, Fransız ve İtalyanlar'ın İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nda 63.000 askeri bulunuyordu. Adana demiryolu üzerinde 5.500 İngiliz asker vardı. Güneydoğu Anadolu tarafından 30.000 Fransız, Antalya, Isparta, Muğla, Afyon, Eskişehir dolaylarında 13.500 İtalyan askeri bulunuyordu. Yaklaşık yüzbin İtilaf askerinin de Anadolu'da bulunuşu Yunanlıları daha da cesaretlendiriyordu. Batı Anadolu'da Rum halkı büyük taşkınlık yaparken, Türk Ulusu genel olarak, kadere razı bir tutum içindeydi. İzmir'in işgali sırasında silaha başvurulmasaydı, facia olmazdı, işgalin geçici olduğu ve Padişah'ın Yunanlılarla savaş ilan etmediği propagandaları da Türk Ulusu'nun bu suskunluğunu arttırıyordu.
İzmir ve civarında dar bir bölgeye sıkışıp kaldığını ileri süren Yunanistan'ın işgal planına göre, Yunan ordusu üç yönden Anadolu içlerine doğru ilerleyecekti Birinci yön Gediz Vadisi idi. Menemen'den başlayıp, Manisa, Turgutlu, Salihli ve Alaşehir'i ele geçirmeyi amaçlıyorlardı. İkinci yön, Menderes Vadisi idi ve Torbalı-Bayındır-Ödemiş Yolu idi. Üçüncü yol ise Torbalı'dan güneye sarkan yön idi ve bu birlikler Aydın'ı işgal edeceklerdi. Ayrıca Ayvalık'a çıkarılacak Yunan kıtaları da Ayvalık ve Yöresini işgal edecekti. İzmir'i işgal etmiş bulunan Yunanistan, işgali genişletmek için yine aynı asılsız propagandalarına başvurarak Batı Anadolu'da asayişi sağlamak, İzmir'den firar etmiş olan 2.000 Türk askeri ve 150 süvarinin, yöredeki silahlı Türkler'le birleşip Rumları katliam etmeye hazırlandıkları için, Rumları korumak amacıyla işgali "Küçük Asya" içlerine doğru genişletmek zorunda olduklarını yayıyorlardı. İşgal komutanı bu plan gereğince hazırlıklarını sürdürürken, Venizelos, Aydın'ın işgalini fakat daha güneye inilmemesini, çünkü İtalyanlar'la tartışma çıkmasını istemediğini, Aydın'ın güneyine inilmemesini mutlaka İngiliz Amiralinden izin alınması gerektigini bildirdi. İngilizler'in izin vermesi üzerine, hazırlıklı bulunan Yunan kıtalarına 23 Mayıs'ta ileri hareket emri verildi.
Yunan birliklerine direniş daha İzmir'de sıkılan ilk kurşunla başlamıştı. Ayrıca 16 Mayıs'ta Urla yöresindeki 800 kişilik Rum çetecileri, Yunan deniz askerinin desteği ile Urla Yarımadası'ndaki Türk köylerine saldırarak, köylüleri öldürmeye başlamışlardı. Bunun üzerine 173. Alay 18'e varan askeriyle, köylülerin de desteği ile direnişe geçmişti. Fakat dış destegi bulunmayan bu yarımadadaki direniş etkili olmamıştı.
MANİSA'NIN İŞGALİ
1918 Kasım Ayı'nda "İhtilas-ı Vatan Cemiyeti" kurmuş ve sonra "İzmir Müdafaa-i Hukuk"una katılmış bulunan Manisalılar, işgalden önce etkili olamadılar. Manisa Mutasarrıfı Hüsnü Bey şehre ve ilçelere yayınladığı bildiri ile direniş yapılmamasını sağlamaya çalıştı. Buradaki Mevki Komutanının da pasifliği ile Yunanlılar 26 Mayıs'ta Manisa'ya girdiklerinde 48.000 tüfek, 88 top ellerine geçti. Hiç bir direnmeye rastlamadan Manisa'ya giren Yunan Komutanı yönetime el koydu.
AYDIN'NIN İŞGALİ
Aydın'ın da bulunduğu Büyük Menderes Vadisi'nin işgaline Venizelos çok önem veriyordu. Yunanistan'dan getirmeyi düşündüğü 300.000 Yunanlı göçmeni buraya yerleştirmeyi düşünüyordu. Başlangıçta bu işgali kabul etmeyen İngiliz temsilcisi sonunda, yetkisi olmadığı halde işgale izin verdi. Aydınlılar direniş için heyecanlı bir durumdayken, Kuşadası'nda bulunan İtalyan komutanın, Aydın'ın işgal edilmeyeceğini bildirmesi üzerine bu heyecan kayboldu. Aydın Mutasarrıfı bir felakete yol açılmaması için 57. Tümen Komutanı'ndan Aydın'da direniş yapılmamasını istedi. Tümen komutanı, elinde 10 subay, 43 er ve az sayıda makinalı tüfek ve topla, bir tümen olduğu tahmin edilen Yunanlılara karşı savaşmanın mümkün olmadığı kanısına vararak, 23 Mayıs'ta çekilme kararı verdi. Yunanlılar 27 Mayıs 1919'da Aydın'ı işgal ettiler. Hamiyetli birçok kimse Çine'ye çekilerek direniş hazırlıklarına başladılar. Aydın'ı işgal eden Yunanlılar Nazilli'ye doğru ilerlemeye başladılar. 17. Kolordu Komutanı Vekili Albay Bekir Sami Bey, düşmana silahlı direniş için Ödemiş'e Yüzbaşı Rasim'i yollamıştı. Ödemiş'te başta Kaymakam Bekir Sami Bey olmak üzere silahlı dirènişe karar verildi. Depolardaki silahlar dağıtıldı. Ödemiş Kuva-yı Milliyesi kuruldu. Komutanlığına Yüzbaşı Tahir getirildi. İlk Kuva-yı Milliye böyle oluştu. Diğer yandan İtilaf Devletleri temsilcilerine telgraf çekilerek olayların sorumluluğunun Yunanlılara ait olduğu bildirildi. Bu sırada Yunan ordusu da 40 km. yaklaşmıştı. 30 Mayıs'ta Tire'yi işgal eden Yunanlılar, Ödemiş'te direniş hazırlıkları yapıldığını öğrendiler. Edindikleri bilgilere göre 8.000 silah dağıtılmış ve 1.000 kişilik bir kuvvet Ödemiş'in güneyinde mevzilenmişti. Oysa Türk kuvvetleri 150 kişi kadardı. Güçlü bir Yunan taburu 1 Haziran'da Ödemiş'e girdi. Türk kuvvetleri savunarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Yunanlılar 4 Haziran'da da Nazilli'yi işgal ettiler. Bu yörede bulunan Yörük Ali Efe Kuva-yı Milliye'ye katıldı. 57. Alay kuvvetleri, Söke'den gelen ve Denizli'de kurulan Denizli Heyet-i Milliyesi'nin oluşturduğu kuvvetler karşısında Yunanlılar durmak zorunda kaldılar. Ulusal kuvvetler 16 Haziran'da da Malkoç Köprüsü'nü basarak havaya uçurdular. 20-21 Haziran'da da Erbeyli'deki Yunan birliklerine saldırdılar. Nazilli'yi terk etmek zorunda kalan Yunanlılar ağır kayıplarla Aydın'a gelebildiler. Bu baskınlar Aydın'da bulunan Yunan Garnizonu'nda büyük manevi çöküntü yarattı. Kuva-yı Milliye (Ulusal Kuvvetler) ileri harekatlarına devamla 28 Haziran'da Yunanlılarla savaşa girişti. Bir avuç Türk'ün oluşturduğu bu kuvvetler karşısında sokak savaşları sonunda Yunanlılar yenilerek Aydın'ı boşalttılar. Konuyu Paris Barış Konferansı'nda gündeme getiren Yunanlılar, vatanlarını savunan Türk vatanseverlerini eşkiya gibi göstermeye çalıştılar. Yeniden taze kuvvetler getiren Yunanlılar kuvvetli bir Tugay ile saldırıya geçerek 3 Temmuz'da Aydın'ı tekrar işgal ettiler. Geri çekilen Türk kuvvetlerine 11 Temmuz'da Demirci Mehmet Efe kuvvetleri de katıldılar. Bu kuvvetler 17 Temmuz'da Yunan ileri harekatını Umurlu-Köşk devreleri arasında durdurmayı başardılar. Eşkiyalıktan gelen Demirci Mehmet Efe, askeri birliklerin oluşmasına ve Ulusal Direnişe yardımcı oldu. Çok sert yöntemleri ile tanınan Demirci Efe daha sonra Ulusal Ordu'ya geçiş döneminde tasfiye edildi.
SALİHLİ CEPHESİ
Ödemiş yönünde ilerleyen Yunanlılar, diğer yandan Ahmetli İstasyonu'nu da işgal ettiler. Bunun üzerine Salihli ve Alaşehir'de silahlı direniş başladı. Yunanlılar Ahmetli İstasyonu'ndan atıldı. Daha sonra Çerkez Ethem Bandırma tarafından gelerek, kuvvetleriyle birlikte bu cephenin savunmasını üstlendi. Katılan yeni kuvvetlerle Salihli cephesi de oluştu.
AYVALIK'IN İŞGALİ VE AYVALIK CEPHESİ
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ikinci silahlı direnişe Ayvalık'ta girişildi. Ayvalık'ta 56. Tümen'in 172. Piyade Alayı bulunmaktaydı. Alay Komutanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey, Tümen Komutanı Vekili Albay Bekir Sami Bey'e durumunu bildirerek takviye istemiş, fakat Tümenin de yeterli kuvveti olmadığı için, yerli kuvvetlerle işbirliği yapmasını önermişti. Bunun üzerine Ali Bey kendi girişimi ve Alayın subay ve erlerinin de muvaffakatiyle Yunanlılar'ın Ayvalık'a yapacakları olası bir çıkartmaya karşı önlemler aldı. Ancak Türk alayı terhis dolayısıyla 24 Subay 150 er ve bunlara ek olarak 300 milisden oluşuyordu. Yunanlılar 29 Mayıs sabahı Ayvalık'a kuvvetli bir birlik çıkartarak, çetin geçen çarpışmalardan sonra şehri işgal ettiler. Ali Bey'in direnişini Bekir Sami Bey ve Yusuf İzzet Paşa da onayladılar. İstanbul Hükümeti, önce Harbiye Nezareti'nin Yunanlıların asker çıkartmasına izin verilmemesi emrini onaylar göründüyse de, Ferit Paşa 30 Mayıs'ta Yunanistan'la savaş halinde olunmadığı için çatışmadan kaçınılmasını istedi. Yunan işgali üzerine yöre halkı korku içinde göçe başlamıştı. Bu durum karşısında Osmanlı Hükümeti, Ayvalık Mutasarrıfı'nın Hükümet adına Yunanlılarla anlaşmasına karar verdi. Yunanlılar bunu kabul etmediler. Fakat 172. alay Komutanı'nın savaşkan karakterini iyi bilen Rum halkı Alayın saldırısından korkuyorlardı. Onlarında etkisi ile Yunanlılar anlaşmaya yanaştılar ve 5 Haziran'da Yarbay Ali Bey'in de katıldığı bir protokol (Belediye Çeşmesi Protokolü) imzalandı. Görünüşte Ayvalık Türkler de, fakat gerçekte Yunan yönetiminde kalıyordu.