Türkçü' nün Ülkücü' ye Tepkisi.
Attila İlhan
Sanırım konuşmuştuk: 'Türkçü'nün tabanı Rusya'daki 'Cedit' hareketidir; yani en baştaki 'Türkçüler'!.. Gaspıralı ısmail Bey (Gaspirinskiy), daha o zaman, Türkçülüğü, Çarlık istibdadı ve emperyalizmi ile işbirliği yapan, Buhara 'irticaı'na karşı anti/emperyalist, laik ve ulusal bir zemine oturtmamış mıdır?: Dilde, işde ve kültürde, Türklerarası bir 'cephe'den yanaydı.
Bu tarih gerçeğinden, hemen iki önemli sonuç çıkar: 1/ Osmanlı döneminde 'ittihatçı' Enver Paşa'nın Wilhelmstrasse (Kayzer'in Dışişleri Bakanlığı) kökenli ıslamcı Pan/Türkizm'inin, Türkçülük'le alakası çok tartışmalıdır. 2/ Buhran döneminin gerçek Türkçüleri, 1919'da Enver Paşa'dan yana değil, Mustafa Kemal Paşa'dan yana çıkmışlardır; çünkü, o da Türkçüydü, hem de gerçeği!
Örnek kolay: Yusuf Akçura da Ziya Gökalp de, Müdafaa-i Hukuk'un baş destekliyicisi olmuşlardı; Mustafa Kemal Milliyetçiliği, bu ikisinin fikir sentezidir. Daha ilginci, Cihan ıslam ıhtilali için, Basmacılar'la Türkistan'da ihtilal yapmaya giden, Enver Paşa'yı, yanılmıyorsam, Buhara'da bir başka Türkçü, Zeki Velidi Togan (Validof) bulmuş, konuşmuş, caydırmaya çalışmıştır. Gerçekte, Türkçülük, Gaspirinskiy'den Molla Nur Vahidof'a, Validof'tan Sultan Galiyef'e, Mustafa Kemal'den Ziya Gökalp'e, Mustafa Suphi'den şevket Süreyya'ya, Türklerin 'tam bağımsızlık'çı anti/emperyalist halk cephesiydi. Bunu böyle saptamadıkça, 'Türkçülüğü', çıkarları için kullanmak isteyen 'ecnebi'nin tuzağına düşülür.
Düşülmüştür de!
'Cumhuriyet'e ve laikliğe sahip çıkmak!...
Bu yüzden, 'Yeni Hayat' dergisinde ileri sürülen fikirler, her bakımdan ilginç; 'ülkücü' kesimindeki 'intibahı' tescil ettiği için de, anlamı ve önemi, büyük! Dergi, bir yazısında, Enver Paşa 'Turancılığı' ile 'Mustafa Kemal Türkçülüğü' arasında, kesin ve net tercihini, ikinciden yana yapıyor:
"...bizim yolumuz, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp ve ******'ün yoludur. Bunun için Cumhuriyet'e laikliğe sahip çıkmak, emperyalizme karşı savaşmak, akıl mantık ve bilimsellikten sapmadan, gerçekçilikten uzaklaşmadan ama cesur adımlar atmak zamanı gelmiştir.."
"...bugünün Türkçüleri de, tıpkı Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp ve ****** gibi gerçekçi, akılcı, mantıklı ve bilimsel çizgiden sapmadan, en az onlar kadar cesur olmak ve tabii ki yerlerini iyi tayin etmek zorundadırlar..." ('Yeni Hayat', Ekim 1997, s.21)
Aynı yazıda, Enver Paşa'yla ilgili olarak şu satırlar dikkat çekiyor:
"...Enver Paşa'nın 'Türkçü' olduğunu söylemek mümkün değil. Yine aynı şekilde, 'Turancı' olduğunu söylemek de mümkün değildir. Enver Paşa ihtiraslı bir insandı. Yükselmek ve hükmetmek onun başlıca ihtirasıydı. (...) Almanya Enver Paşa'nın bu ihtirasını iyi değerlendirmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın yanında savaşa girişimiz, Enver Paşa'nın Almanların direktiflerini uygulamaktan ibaret olan şahsi kararı ile olmuştur. (...) Savaşa girişimiz ile birlikte 'Kutsal Cihat' ilan edilmiş, bütün Müslümanlar Halife'nin sancağı altında Osmanlı devleti yanında ıngilizler'e karşı savaşa çağrılmıştır. (...) Ne var ki ıslamcılıktan umduğunu bulamayan Enver paşa, 1917 Ekim devrimi ile Rusya'daki Türklere bağımsızlık yolu da açılınca Turancılık söylemini ve stratejisini öne çıkarmıştır. Görülüyor ki Enver Paşa'nın oturmuş bir fikir yapısı, ideolojik tutarlılığı yoktur. (...) şimdi Paşa Türkistan'a gitti, Basmacılar'a katıldı ve şehit oldu diye Tuırancı olarak nitelendirmek mümkün değildir, tıpkı, Moskova günlerinde Bolşevik nutuklar attığı için komünist diyemeyeceğimiz gibi"... ('Yeni Hayat' Ekim 1997, s.18/19.)
ıbret verici bir 'intibah tablosu'
Sanırım asıl önemli mesaj, 'Yeni Hayat'ın, Soğuk Savaş döneminden bu yana, belki de ilk defa,MHP ve yandaşlarını Türkçülük tarihi içinde doğru 'tanımlama' çabasıyla verilmektedir; çünkü bu 'Türkçü' dergiye göre. MHP ve yandaşlarının çoğu, 'Enver Paşa kafasında bir milliyetçilik' yapmaktadır.
O da açık ve seçik olarak, beyaz üstünde siyah, şöyle belirtilmiş: "...Bugün de milliyetçi olduğunu iddia eden gerek MHP olsun, gerekse pek çok vakıf, dernek vs. Olsun, Enver Paşa kafasında milliyetçidir; yani akıl ve mantık dışı, gerçekçilik ve bilimsellikten uzak, ihtiraslı ve çıkarcı! Tabii ki gerek partinin tabanı, gerekse söz konusu vakıf derneklerin boğaz tokluğuna çalışan gönüllülerini kasdetmiyorum. Kasdettiğim bunların ihtiraslı yöneticileri ve yönetimlere talip olanlarıdır. Ve de bu camianın kimisi akademik unvan sahibi de olan sözde aydınlarıdır..."
Daha da çarpıcı olanı, MHP'de Türkeş'in ölümünü müteakip yaşanmakta olan envai çeşit çalkantı ve dalgalanmanın, asıl sebebi konusunda ortaya atılan 'teşhis' ve bu 'teşhis'in getirdiği 'mücadele platformu' ile ilgili sözler; açık ve seçik, -beyaz üstünde siyah- deniliyor ki:
"...senelerdir devlet ve millet adını kullanarak, hem devlet hazinesinden hem örtülü ödeneklerden, hem de temiz ve saf Türk insanının gönlünden koparak verdiği bağış paralarıyla servet üstüne servet yapan, milliyetçilikten geçinen Enver Paşa kafalı sahte milliyetçilerin maskesini bir bir indirmek, gerçek Türkçülerin görevidir. ..." ('Yeni Hayat', Ekim 1997, s.21)
Hayır, bu satırlar 'Marksist' ve 'solcu' bir dergiden alınmadı; zaten uzun uzun aktarmamın sebebi de budur; II. Dünya Savaşı'ndaki 'Irkçı/Turancı' - 'Soğuk Savaş'taki 'Ülkücü' görüntünün, SSCB hipoteğinin kalkmasından sonra, savunulamaz hale dönüşmesi, Türkiye'deki gerçek Türkçüleri, Türkçülüğün tabanını ve temellerini aramaya itmiş, bu da ümit verici bir 'intibah tablosu' ortaya çıkarmıştır.
Bunu her şeyden ve herkesten önce, anti/emperyalist, laik ve tam bağımsız Kemalistlerin ve sosyalistlerin değerlendirmesi gerekir; çünkü onlar da 'akıldan, mantıktan ve bilimsellikten' yanadırlar; aynen Gaspıralı ısmail Bey, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Molla Nur Vahidof, Sultan Galiyef, Mustafa Suphi ve şevket Süreyya Bey gibi!..
Attila Ilhan
" Türkçü'nün 'Ülkücü'ye Tepkisi " , 19.12.1997 Cumhuriyet Gazetesi