İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi soykırım propagandasına cezayı hak sayıyor
Topraklarımızda gözü olduğunu anayasalarına koyduğu hükümlerle açıkça ilan eden sadece Ermeniler değildir. Bakın Leyla Tavşanoğlu ile yaptığı söyleşide, Emekli Büyükelçi CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ ne diyor (Cumhuriyet Gazetesi/ 22.01.2007):
"Irak'ın kabul edilmiş bir Anayasası olmasına rağmen, Federal Kürdistan Bölgesi Parlamentosu da ayrı bir Anayasa hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Bu Anayasa'da Türkiye toprakları üzerinde açıkça hak iddia eden maddeler vardır. Anayasa'nın giriş bölümünde Sevr Anlaşması'nın 62, 63 ve 64. maddelerine atıfta bulunulmaktadır. Bilindiği üzere bu maddeler, bağımsız Kürdistan devletinin sınırlarını ve hangi aşamalardan geçilerek kurulacağını saptamaktaydı. 62. madde, Kürdistan'ı, 'Fırat'ın doğusunda bulunan ve sınırları ileride tespit edilecek olan Ermenistan'ın güneyi ile Türkiye, Suriye ve Mezopotamya'nın kuzeyi arasındaki bölge" olarak tanımlıyordu. 63. maddeye göre bölge önce bir yıllık süre için İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerinin garantörlüğünde otonom bir idari yapı olarak kalacak, bu sürenin sonunda bölgede oturan halkın çoğunluğu Türkiye'den ayrılarak bağımsız olma isteğini Birleşmiş Milletler Cemiyeti'ne bildirirse, Türkiye bunu kabul edecektir. 64. madde, Musul vilayetinde yaşayan Kürtlerin isterlerse kurulan Kürt devleti ile birleşmekte serbest olduklarını öngörmektedir. Yani, Kuzey Irak'taki Kürt liderler bu anayasa ile Türkiye'nin Güneydoğusu bizimdir diyorlar..."
MİLLİYETÇİ UYANIŞTAN RAHATSIZ OLMALARI DOĞAL
Türkiye Cumhuriyeti'ni paramparça etmek için; Ermenilerin Yunanlıların ve bazı Kürt politikacıların ırkçı ve yayılmacı politikalarına destek veren emperyalist devletlerin ve içimizdeki işbirlikçi hainlerin, Kemalist aydınlardan ve ülkemizdeki milliyetçi uyanıştan rahatsızlık duymalarını doğal karşılıyorum.
Düşünce hürriyeti ile ilgili İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesi aynen şöyledir:
"1. Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmi makamların müdahalesi ve memleket sınırları mevzubahis olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder. Bu madde, devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini müsaade rejimine tabi kılmalarına mani değildir.
2. Kullanılması vazife ve mesuliyeti tazammun eden bu hürriyetler, demokratik bir toplulukta, zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, mili güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya amme emniyetinin, nizamı muhafazanın, suçun önlenmesinin, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına mani olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için ancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara tahditlere veya müeyyidelere tabi tutulabilir."
CEZALANDIRMAK TÜRK DEVLETİNİN EN TABİ HAKKI
Ermeni soykırımı yaptığımızı iddia etmek ve bölücülük propagandası yapmak "milli güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü" tehlikeye soktuğundan, bu çeşit iddia ve propagandaları kanunla cezalandırmak Türk Devleti'nin en tabii hakkıdır.
Bu yazımı ünlü tarihçimiz Halil İnalcık'ın 04.03.2003 günü düzenlenen törenle büyük ödülünü alırken söyledikleriyle noktalamak istiyorum:
"Batı'nın şimdiki tavrı, 1850'den başlayan 'Şark Meselesi' alışkanlıklarının değişmediğini göstermektedir. Batı, bugün de Türkiye'yi kendi politikaları çizgisinde yürümeye zorlamak için etnik ayrılıkları kışkırtarak, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, müdahaleci, vesayetçi baskı metotlarını, başka bir kamuflaj altında devam ettirmek peşindedir. Batı, bütün bunları 'Islahat Fermanı' zamanındaki gibi, Türkiye'nin Batı hukuku ve insan hakları standartlarına uygun hale getirmesi için yapmak gerekliliğine bizi inandırmak istiyor... Yanılmayalım, strateji bakımından dünyanın çok nazik bir yerini işgal eden Türkiye, dünya milletleri arasında yalnız bir ülkedir. Tarihten gelen dinmez bir husumetin daima hedefi olmuştur, olmaktadır... Bu, tarihin bize bıraktığı alınyazısıdır. Mustafa Kemal, Osmanlı'yı tarihe gömmüş tam bir inançla Batı'ya dönmüş, fakat yine de o tarihi kin ve düşmanlığı yenememiştir. Bugün sözde Ermeni davası, Batı parlamentolarında ayakta alkışlarla benimseniyorsa, bu sadece bize tarihi husumet psikozunun asla ölmediğini gösteriyor... Bugün Türkiye'de değer hükümleri, yaşam tarzı, yayınları ve okurları taban tabana zıt iki ayrı uzlaşmaz grup var. Bu uzlaşmaz ikilik, radikal yıkıcı hareketlere cesaret vermektedir ve etnik bölücülüğe bulaşarak memleketin geleceğini tehdit etmektedir."
Vural Savas
(Aydinlik)