Kemalizm Güle Güle...
İncelmiş, kırgın dallarında kışın, bir alev, bir çığlık, taş duvarların arasında yoksulluğun derin izleri...
Köleliğin yansıması mıdır baskı, içten içe alev gibi ortalığı saran özgürlük şarkıları?..
Yaşamın tarihi, insanın var oluşu!..
Nasıl oluşur özgür insan?
Yurttaşlık bilinci...
"Töre cinayetleri" denilen o bağnazlık; ağa, şeyh, şıh baskısı. Kadının horlanması, kapatılması. Bir erkeğin, "Keşke karımın başındaki saç telini bir tek ben görebilseydim" demesi.
Giderek muhafazakârlaşan bir Türkiye...
Mahalle baskısı!..
Kent baskısı!..
Polis baskısı!..
Haluk Şahin haksız mı?
Biraz İslam, biraz demokrasi, bolca tüketim kültürü...
Koskoca İstanbul'un orta yerine kurulmuş "İslamcı siteler" de tepeden tırnağa örtünen kadınların "erkek striptizciler" le eğlendiği bu ülke nereye gidiyor?..
Kahire 'de Hilton Oteli 'ndeki kara çarşaflı üç güzel kadını anımsadım...
Yaşları 22-23 filandı...
Dudakları boyalı, gözleri sürmeli üç Arap kadını ne arıyordu Kahire Hilton'da?
Garson Hasan yanıt vermişti bu soruma:
"Kahire'ye özgür aşk için geliyorlar..."
Salı akşamı NTV 'de Haluk Şahin'i ve öteki konuşmacıları dinlerken, gerçekten bazılarının hâlâ "tehlikenin farkına varamadıklarına" bir kez daha tanık oldum.
Neden yakın tarihimiz, özellikle 12 Eylül faşizmi topluma unutturulmak isteniyordu?..
16 yaşındaki çocukların işkenceden geçirildiği, milyonlarca kitabın yakıldığı, dincilerin korunup kollandığı askeri darbeler hep"******çülük" adına yapılmış; Kemalizmin içi boşaltılmış; cuntacı askerler tarikat şeyhleriyle 1982 Anayasası oylaması öncesi pazarlık etmişlerdi.
Niçin gündeme getirilmiyor bunlar?..
***
Örgütsüz bir toplum yaratmıştı, askeri faşist darbeler...
AKP, varlığını, iktidara geliş sürecini gerici-faşist askeri ve sivil yönetimlerde (50 yıllık bir süreç) geliştirmişti...
Kimilerinin söylediği gibi " Erbakan Hoca" nın "Milli Nizam" dan MSP'ye, oradan Refah ve Saadet'e dek uzanan çizgisinden farklı ABD-AB güdümünde bir politika izliyorlardı.
Ben, Haluk Şahin'den daha karamsarım, Oral Çalışlar gibi de iyimser değilim!..
Türkiye elbet İran olmayacak ama ABD-AB güdümünde bir başka Malezya olacak...
AKP kendi sermayesini yaratırken Nakşi-Fethullahçı dayanışması özellikle Güneydoğu'da PKK kadar tehlikeli köktendinci oluşumlara özellikle "Mısır kökenli Müslüman Kardeşler" in örgütlenmesine yeşil ışık yakıyor...
Kadınlar zorla kapatılırken kendilerini "aydın" olarak gören "Soros Çocukları" , İkinci Cumhuriyetçiler bu gidişi "demokrasi ve özgürlük yolu" olarak görüyor...
Biliyorum, bu tür yazılar okurun canını sıkıyor, karamsarlığa sürüklüyor...
2007 yılı bitiyor...
AB kapısında horlanan bir Türkiye...
Türkiye üzerine oynanan oyunlar...
Bir şafak vakti aklıma gelen Radovan Pavlovski 'nin dizelerini okuyorum:
"Bu toprağın ruhunu çalacağım
ve çıkaracağım gökyüzünün en yüksek katına
Beni kara kara göm mavi gözlerinde
unutma bir kez aydınlık bile
kaçmıştı zifiri karanlık gecelerde."
O zifiri karanlık geceleri Fazıl Say görünce kıyamet koptu...
****** 'ün aydınlanma devrimi artık sizlere ömür!..
***
Gündemde "yeni anayasa" var!..
Taslakta kamu emekçilerinin örgütlenmesi engellenecek, kadın-erkek eşitliği tarihin çöplüğüne atılacak...
Bu anayasanın adı da şu olacak:
"Eşit ve özgürlükçü!.."
Yoksulluk ve işsizliğin giderek arttığı Türkiye'de "sosyal devlet" yok olacak...
Kendilerini "liberal demokrat" olarak tanımlayan "Soros Çocukları", "İkinci Cumhuriyetçiler" AKP'yi hâlâ neden savunuyorlar "demokrasi ve özgürlük" adına?
Koltuk kapmak, medyadan nemalanmak için!..
Dün de yazdım...
Oyun başladı, perde açıldı...
Başrolde Abdullah Bey mi yoksa Tayyip Bey mi olacak; bundan sonra orası henüz belli değil!..
Abdullah Bey, Bush 'la bir görüşsün bakalım!..
Faks numaramız: 0212/ 343 72 69
Hikmet Çetinkaya